ajansta çalışıyorsanız ve deneyimsizseniz 10 karakter 1 kuruş.

altyazı çevirmenliğinde fiyat karakter üzerinden hesaplanmaz.
ya bölüm başı sabit fiyattır ya dakika fiyatıdır ya da sayfa (ortalama 200 kelime) fiyatıdır.
işe, şirkete, tecrübeye, çevirinin metinli ya da metinsiz yapılmasına ve daha bir sürü şeye göre değişir.

30 dakikalık bir diziden örnek verirsek, fiyatı 30 liradan başlar, 75-80'e kadar çıkar.
ortalaması 50-60'tır.
çıkan kelime sayısı da (sıradan bir dizi olduğunu düşünerek) 2000-4000 arası olur.

dizimag vs çevirmenliğinden bahsetmiyorum, prodüksiyon şirketi fiyatlandırmasından bahsediyorum.

internet üzerinden olanları soruyosan bölüm başı 20 tl genelde

gerçekten profesyonel bir şirketse dakikası en az 2-3 euro civarında olmalı. avrupa'da dakika başı fiyatları 6-7 euro arasında. ama piyasa neredeyse kimse tarafından bilinmediği için blatta hiberne'nın dediği gibi komik rakamlara yaptıyor pezevenkler. ben şu an "sdi media" diye bir şirkette çalışıyorum. dakikasına 3 lira alıyorum. benim üzerimden komisyon alan adam da muhtemelen 5-6 lira civarına anlaşmıştır.

@schopenowski:

ben de vsi'la çalışıyorum, fiyatlar benzer.
ama zaten dünyada bunun gibi sadece birkaç şirket var.
türkiye'de o fırsatı bulmak biraz zor ve de şans işi.

normal bir şirkete gittiğinde adamlar ne kadar profesyonel olursa olsun benim dediğim fiyatları veriyor, çünkü digiturk gibi platformlar bile film başına çok düşük bütçeler belirliyorlar.
yani şirketlerin de yapabileceği çok fazla bir şey yok.
hele dublaj işlerinde dublaj sanatçısı var, miksi var, yönetmeni var vs vs vs.
arttırabildiği çevirmene kalıyor işte.

küp küp patates doğra, at içine.

normalde çok tuzlu olan yemeğin içine ya bir patates atılır, o bir süre yemekle kaynayınca tuzu çeker.
ya da biraz sirkeyle birlikte çok az toz şekeri birlikte atın derler.
patates yöntemi işe yarıyor, sirke ve şeker ikilisini bilemiyorum.
birkaç parça patates atıp, birlikte kavurun biraz isterseniz diyeceğim, ama bu patates işi genelde sulu yemeklerde kullanıldığı için emin değilim.

şöyle bişi var ama

www.sofrabezi.net

sotede işe yarar mı bilmem

patates diye duyuyoruz sagda solda ama bilemiyorum var midir asli.

yagmis cevaplar zaten.

turşu tuzlu olunca bir kaç nohut atıyorum içine ama akut etki gösterir mi bilmem

hafif sulandırıp az bi şey sirke ekleyip kaynattım. işe yaradı gibi. biraz sulu olması problem olmadı, salça da var içinde :)

sağolun varolun.

sos yapsanız ona...tuzsuzundan? tamamen sallıyorum şu an...olasılıklardan ilk o aklıma geldi...işe yarar mı bilmiyorum.

patatesi bütün halde mi atmak gerek? pike küp küp demiş ama diğerleri ayrıntı vermemiş?

hayır

kusura bakmayın ama hayatım boyunca karatay kadar saçma bir diyet görmedim.

E bu kadin televizyonda tereyagda yumurta gibisi yok, ama yumurtayi asiri pisirmeyin gibi bir seyler soyluyordu. Neden yenilmemesi gerektigini dusundunuz?

@sadun.net al benden de o kadar. kadın resmen "her şeyi yiyin. ne bulursanız yiyin. oh yiyin" diyeti yaptırıyor. millet de her şeyi yiyebildiği için bu diyeti çok seviyor. ama anca kendilerini kandırıyorlar.

@kamera motor zayıflıyorlar da. o nasıl oluyor?

Karatay diyeti yapıyorum, işe yarıyor ve tereyağda yumurtayı da (yağını ancak yumurta yapışmayacak kadar koyun) götürün, misss.

@sadun.net @kamera motor

neresi saçma ben anlayamadım? her şeyi yiyin demiyor. kadının derdi zayıflatmaktan önce sağlıklı beslenme. ben birebir uygulamadığım halde 5-6 kilo verdim.

bu arada cevap hayır. imkanlar ölçüsünde market işi olmaması tercih nedeni.

kadının dediği fabrikasyon ve ısıl işlem görmemiş gıdaları tüketin diyor. şeker tüketmeyin diyor..

içerisinde katkı maddesi, koruyucu madde ve bilimum saçmasapan kimyasalların olmadığı gıdaları tüketin diyor.

yani üzerinde raf ömrü bulunan gıdalardan mümkün mertebe uzak durun diyor. saçma olan ne?

ek olarak karatay söylediği şeylere diyette demiyor. o yüzden saçma diyet demeniz normal çünkü diyet değil. herkes profesor amk yerinde.

Kitabı nerenizle okudunuz bilmiyorum.

30 yıllık kal uzmanı prof kadını eleştiren 20lik çok bilmiş topluluğu.

Uygulamaya gelince, kadının diyeti işe yarıyor, vaat ettikleri de doğru.

Yiyebilirsin

Tereyağı ve yumurta eğer doğal olursa yiyebilirsiniz diyor Karatay.

Ayrıca kadın her şeyi yeyin demiyor, yanlış anlamışsınız. Kadın hamur işine, ekmeğe ve şekerli gıdalara çok karşı; bunlardan uzak durmamızı söylüyor her fırsatta. Mesela "ekmek yerine doğal fındık fıstık yeyin" diyor. "Vücudumuzun karbonhidrat ihtiyacını baklagillerden karşılayalım, işlenmiş gıdalardan değil" diyor. Daha ne desin yahu, gayet de mantıklı. Ayrıca bu kadın diyetisyen/beslenme uzmanı filan değil arkadaşlar, tıp doktoru. Bence diğerleri gibi şarlatan da değil.

popüler olduğuna bakma.
diyetlerin hepsi kısa vadede işe yarıyor ama bıraktığın zaman 2 kat fazlasıyla sana geri dönüyor.
dukan diyeti de bunun gibi.
okuduğum şeyler hep böyle.
ya da diyetisyenlerin bir oyunu olabilir bu:)

karatayla dukan farklı.

allah aşkına aklı başında bir insan tereyağının ne kadar zararlı olduğunu bilir.
herşeyden dengeli yemek dengeli beslenmektir ( karbonhidrad da alıcan arkadaşım proteinde yağda ama bu yağı zeytin yağından alırsın balıkyağından alırsın tereyağından değil)
karbonhidrad en hızlı sindirilen olduğundan , karında doldurduğu boşluk/verdiği kalori oranı abzürt olduğundan çok tercih edilmez. azaltılmalıdır ancak kesinlikle SIFIRLANMAMALIDIR.
yağ gr başına en çok enerji veren materyaldir ve fazla alınmamalıdır. yağlar da iyi yağlar ve kötü yağlar olarak 2ye ayrılıdır. bknz. HDL LDL. sen gidip günlük alman gereken yağı tereyağından alırsan bu mantıklı olmaz.
ben yaptım oldu diyenlerin allah sonunu hayır etsin ne diyeyim.

evet fazla şeker almamalısın , meyve suyunda doğal olsa da aşırı fazla şeker var kullanılmaması doğru. ayni şekilde bal da. ama bunlar yasaklanmamalıdır. baldan alacağın sayısız faydadan yasaklamayla mahrum kalırsın. haftada 1 kaşık bal yemekten kimse ölmez. böyle yasaklar karatayı saçma yapan.

ki doğal besleneceksiniz diyor , şehirde yaşayan adama doğal yumurta doğal tavuk yeyecekmiş . allah aşkına şaka mısınız?

@sadun.net:

kadın bal kesinlikle yemeyin demiyor.
eğer vermeniz gereken 20-30 kilo varsa bal da yemeyin, çünkü neticede şekerdir diyor.
ayrıca "gerçek" tereyağının zararlı olduğunu herkes nereden biliyor?
ben bilmiyorum mesela.
tereyağının içine yatıp yüzün demiyor zaten.
yumurtanı sahanda yapacaksan gerçek tereyağıyla yap diyor.
günlük alman gereken yağ oranı bu kadar mı yani?

salatana mutlaka saf zeytinyağı koy, balığını ye, cevizini ye vs vs de diyor.
bunlar yağ değil mi?

ayrıca baklagil yiyorsun.
onlarda karbonhidrat yok mu?

şöyle saçma sapan, bilip bilmeden yorum yapmanıza da hasta oluyorum.
rejim yaparsın, yapmazsın o ayrı da bence yorum yapmadan önce kadındaki kariyerin en azından dörtte birini yapmak lazım önce.


edit:

bu arada şehirde yaşıyorum ve doğal yumurta buluyorum.
aranınca bulunuyor yani.
şaka da değil.

@sadun.net, g.tünüzden element uydurmayın, tereyağına zararlı diyenler sigara sağlığa yararlıdır diyen 60'ların doktorlarıyla aynı kafada.

ha tereyağının fazlası zarar mı zarar, suyun da fazlası zararlı o mantıkla

@blatta hiberna
yüzde +80 hayvansal yağ oranı içeren bir ürün olan terayağına kim nasıl sağlıklı diyebiliyor hala anlayamıyorum.
ve dediğin gibi cevizden , zeytinden güzel yağ almak varken tereyağı ısrarı neden? ayrıca inş doğal diye aldığın şeyler fabrikasyon çıkıp boşu boşuna 2 3 kat para vermiyorsundur ne diyeyim :)

@yemrem
yazım tarzından dolayı cevap dahi vermeyeceğim.

tereyağı yararlı mı :))

neyse, klasik karataycı tayfa işte. "ya ben her şeyi yiyeyim zayıflayayım." kafasındalar. 8 ayda 2 kilo veren adamlar çıkıp "karatay müdüş" diyorlar, çünkü kendilerini bu şekilde iyi hissediyorlar.

karatay diyetinden daha güzel bir diyet söyleyeyim size: şeker yemeyin. 8 ayda 2 kilodan fazla vermezseniz ben de yavşağım :)

hayatım boyunca hiç kilo sorunu olmamış (47-49 arası) biri olarak söylüyorum;

yıllardır bitkisel veya market tereyağını ağzıma sürmedim. köyden tereyağı, bal geliyor. tanıdıklardan saf zeytinyağı geliyor. yakınlarda çiftliklerden (anadolu yakası şile/ağva taraflarına giderken bir yerlerden)her hafta köy yumurtası ve süt geliyor.

bunların hepsine de bayılıyorum ve bol bol tüketiyorum.

(fabrikasyon üretimi kastetmiyorum) gerçek tereyağına zararlı diyenleri de kutluyorum. dedeler, nineler tereyağını kendileri yapıp yiyorlardı, çoğu şimdiki nesilden kat kat daha sağlıklı ve uzun ömürlü. bu bile neyin ne olduğunu göstermek için yeterli değilse, ne söylense boş..

Hayvansal yağ zararlıymış. Sende hayvansal yağdan oluşuyorsun cahil cahil konuşma.

elinde klavye 30 yıllık prof doktora b.k atma özgüveninize hayranım. Veletler.

ister 30 ister 250 yıllık profesör ordinaryus ya da her ne bok olursa olsun.

henüz protein tozu ile enerji içeceklerinin farkını ayırt edemeyen bir insana pek güvenmem açıkçası :)

seviyosan git konuş bence

katiyyen söyleme.

Guzel olmaz ablacim hos degil. Bakma buradaki ergenlere, abazaligi dillerine vurmus. Kadinlara sorabilirsin bak, erkekler elde edilmeyi sevmez yani gidip soylersen istiyorsa bile bir sasirir, yok sagol der. Kabul edecek erkek tipi zaten ozguvenli olur ki hoslansa kendi gelir soyler.

Dalga konusu yapmaya gelince kesin olmamakla birlikte yapabilir.

direk öpüşün daha iyi.

yoksa diyaloglar şöle oluyor.

a. erkek hoşlanıyorsa:

-ben senden çok hoşlanıyorum kamil.
+ben de senden çok hoşlanıyorum zeynep.
-biz şimdi sevgili mi olduk kamil?
+(iç ses: hass...) evet canımın içi.

b. erkek hoşlanmıyorsa:

-ben senden çok hoşlanıyorum kamil.
+(iç ses: hayır demeden önce siksem mi? yok yok saçmalama lan) çok iyi kızsın, sorun sende değil bende.
-böhühüü
+ama ağlama zeynep, beni de üzüyorsun. ben seni üzmek istemiyorum.
-hayvan herif! beni kullandın.

vs vs.

öpüşünce şöyle.

güzel romantik ortam, biraz alkol fln.
öpüşüyorsun.
sonra normal devam ediyorsun. eğer üzerine yorum yapmazsan hiçbir şey sarpa sarmıyor:)

söyle diye gaza getirir millet söyleme.afedersin adamın gözünde anında sikilcek hatun konumundasın bilgin olsun. denedim gördüm.

direk söylemek yerine belli etmeyi tercih et bence.

bence söyleme.

edit: make a wish +1 diyorum

Elbette söyleyin ancak kalkıp da odun gibi "ben senden hoşlanıyorum" derseniz elbette dalga konusu olursunuz (ki bu erkeklere özel birşey değil). Öncelikle biraz yanaşın, iletişim kurun gerisi gelir zaten kendiliğinden. İletişim şansınız yoksa da şayet uygun bir dille "tanışabilir miyiz" böyle böyle hislerim var diye anlatın derim. Kimse canavar değil nihayetinde, herkes iletişerek anlaşıyor bu dünyada :)

savci dogru soyluyor, zaten seninle dalga gecmeyecek adam gibi erkekse, sen biraz daha sik ayni ortamda takilirsan, aklina bir kurt dusurup ondan hoslanma ihtimalin oldugu imasini verirsen, kendisi de kisa zamanda seni yoklayacaktir.

ben işlerin geleneksel şekilde ilerlemesinden yanayım.
böylesini kendim hiç denemedim, ama çevremden gördüğüm başarı oranı yüzde 0'a yakın.

dalga konusu olabilirsin.
ama illa olursun diye bir şey yok.

ama bunun dışında kadının erkeğe gitmesini doğaya aykırı bir davranış olarak görüyorum.
yürümüyor öylesi yani.

adamla samimiyetiniz ve imkanınız varsa goldentitan'ın dediği makul bence.
ama işi o noktaya getiremeyecek durumdaysan ne yapılabilir bilemiyorum.

kız erkeğin ondan hoşlanıp hoşlanmadığını bilmiyor da,erkeğin nasıl biri olduğunu da mı bilmiyor?Nasıl bir tepki vereceği erkeğin karakteriyle ilgili.

Diyelim ki, en kötü senaryo,dediğin gibi arkadaşlarına söyledi dalga geçti filan.Ne kaybedersin?Sevdiğini söyleyecek kadar yüreği olmayanlar dalga geçse bile içten içe seni kıskanacaklar, hayranlık duyacaklar.

Önce,sakin kafayla, bir şey hissediyor musun buna karar ver.Hissettiğin şeyin adını koy,dostluk mu, hayranlık mı,sevgi mi, aşk mı?

Karar verdikten sonra,söylemek istediğin şeyler olursa da tereddüt etmeden oturun konuşun.

biri birini seviyor ve söylüyor. bunun neyiyle dalga geçilecek çok merak ediyorum. ilkokul mu bu "ayşe ahmeti seviyoooor" diye dalga geçilsin. saçmalık bence.

insan olmanın en güzel yanı kuyruk sallama, koku salma gibi hayvani olayların dışında mantıklı bir şekilde konuşarak anlaşabilme özelliğimiz. ben erkek tarafı olarak benden hoşlanan kızın bana derdini konuşarak anlatmasını tercih ederim. insanız sonuçta.

anlat bence onunda gönlü varsa ne mutlu. gönlü yoksa cevap verme konusunda "şimdi onlar düşünsün".

ayrıca erkekler kendi aralarında şu kız bana yazdı, o bana kuyruk salladı, diğeri melaba dedi diye muhabbet etmiyor. erkeklerin "kız muhabbeti" farklı bir boyutta. :)

yahu dalga geçse nolur ? hayatı istediğin gibi yaşa, hayat fazla uzun değil, bu sürede mutlu ve istediğini yapan biri olarak geçirebilirsen ne mutlu sana.

git söle hatta aşığım de..

ben söyledim. olcağı varsa da olmuyo. kesinlikle söyleme.

eğer erkek orospu çocuğu değilse asla böyle bir şey için dalga geçmez, en azından bana böyle bir şey olsa asla gidip de arkadaşlarıma anlatmam. anlatma olayına pek takılma bence. neyse o değil de hoşlandığını dan diye söylemek gerçekten erkeğin biraz afallamasına ve senden soğumasına sebep oluyor, onun yerine hoşlandığını belli edebilirsin. zaten bir yere çağırsan gel oturalım bir yerlerde vs desen o da anlar bunu. bir de her erkeği süper atak olarak görmeyin rica ederim, red yeme korkusuyla içine ata ata deli olan insanlar var, tabi ki ilk adımı kız tarafının atması kadar normal bir şey yok, ama dan diye senden hoşlanıyorum falan deme, baktın erkek sana pas vermiyor, o zaman muhabbeti kesersin doğrudan.

erkeğin yaşı ve olgunluğuna göre değişir.

ama şahsen bu tip durumlarda kadının erkeğe hafiften durumu belli edip feedbacklere göre hareket etmesi daha iyi bence.

bir de hayatta birkaç kere bir erkeğin karşısına dikilip ben de sana böyle aşığım işte, bil istedim diye çatır çatır anlatıp dönüp gitmenin güzelliğini yaşamalı herkes! :)

üniversite genci felansan, bence gidip söyleme derim. bir erkek olarak bunun erkek için normal karşılanmayacağından ve bu nedenden dolayı ya ters tepeceğini/ya da g.tünün kalkacağını düşünüyorum. Oğlan öğrenci diye dedim, yoksa böyle aklı başında bi tipse olabilir tabi, hatta dürüstlüğünü inceden takdir edip, sizden hoşlanır bu konuda. neyse bunu yapmazsanız bir üniversiteli kızsan felan yapacağın en güzel şey, aralarda pas atmak çocuğa, siz kızlarda az şeytanlık yok. bi bakışınızla normal bi çocuğu ulan noluyo dedirtebiliyorsunuz. daha yeni yaşadığımdan biliyorum. hiç düşünmediğim bi hatun bana acayip bi şekilde yazıyo gibi geldi, bi bakmışım kızın peşinden ben koşuyorum, o takmıyo duruma dönmüşüz bir anda. yani muhtaç olduğunuz kudret, damarlarınızda mevcut kız milleti, yürüyün.

(benim durum umarım duyarılık olmadan tatlıya bağlanacak umuyorum)

benim gibi odunsa gidip söyle. öpmeye kalksan sarhoştu yanlışlıkla oldu herhalde falan derim, anlamam.

tabi adamın karakterine göre değişir.

olayın öncesini paylaşsan anlarız, direk dan diye yardırmaya başlamışsın baya kızmışsın belli...

@basond +1

ayrıca haykırarak güldüm.

arkadaşlar bu 2 olduğuna göre öncekinde paylaşmışım bi daha mı yazayım hepsini

peki,
camı pencereyi aç hava girsin biraz. sakinleş.

gelip dövelim? abisiyiz. ona göre bu kıza tokanmayın deriz.?

yok eski duyurunun linkini uraya kopyala yapıştır yap tıklayalım okuyalım.
bunu demek istedim.

ben senin yerinde olsam ufak çaplı bir kıyamet koparır, gözlerini korkuturdum.
ki bunu planlı olarak değil, gerçekten delireceğim için yapardım.
sen nasıl çıldırmadın hayret?

deli deliden korkar.
sana bulaşmaktan korkacaklar.
yaşlı, teyze, amca falan diye sessiz kalmanın anlamı yok, "eeeh yeter ama artık" diye giriş yaparak ayağa kaldır ortalığı.

ayrıca senin yerinde olsam bulduğum her türlü pisliği de paspasın üstüne atar, öyle kullanırdım.

terbiyesizler.

amına koyim onların ben.

hehe deli deliden korkar +1. mini bi cinnet her seyi cozer.

vaktiyle, karsi komsu bile demiyorum bak karsi apartmandaki teyze bizdeki muzikten rahatsiz olmus (ergenlik tabi volum yüksek, haklı sayılırdı) bi gun camda karsilasmistik cemkirmeye baslamisti, aynen karsilik verdim. bi 10 yıl oldu hala karsilastigimizda iceriye kacar. ohh miss.

Of sinirlerim bozuk hala, kapıma kağıt yapıştırıcam bu paspasa dokunmayın diye, yazık zavallı kediye sinirlendim bunlar yüzünden, nasıl insanlar var ya

300lbs apartman teyzelerinin ve araba sileceklerini kaldıran emekli albayların karaciğerlerine yumruk atma istegi bende asırlardır mevcut. geleyim?

@Hyyerr, gel valla öyle pis içimde kaldı ki anlatamam

oraya baticon tarzı bir şey sürebilirsiniz, ama sanırım küpe pozisyon olarak yanlış olduğu için sürekli onu tahriş etmeye devam edecek.
bir de elletmiyor diyorsunuz.

eğer güvenilir bir barınağınız varsa yine onları arayabilirsiniz.
maddi durumunuz yeterliyse bir veteriner çağırıp baktırtabilirsiniz.

görünüşe göre sizin yapabileceğiniz bir şey yok.
olmazsa barınağa götürüp küpenin yerini değiştirecekler.

Küpeyi biz çıkarabilir miyiz peki? Belki tutup yapabiliriz. Küpesinin çıkmasının bir zararı olur mu köpeğe?

küpeler öyle kolay çıkmıyor diye biliyorum, yani bir şeyle kesmeniz lazım.
o kadar ilgilenmenize izin verir mi bilmiyorum.

ama onu çıkardıktan sonra barınağa gidip biz böyle böyle yaptık, yenisini takar mısınız derseniz takarlar mı onu da bilemiyorum.
yani biz çıkarmadık, o yüzden takamayız falan gibi şeyler deme ihtimalleri var.
o yüzden en iyisi bunu barınağa sorun telefonla.
ama siz çıkarsanız da yenisinin takılması için zaten tekrar barınağa gitmesi gerekecek, isterseniz ellemeyin onlar çıkarıp yenisini taksınlar.

küpenin olmamasının genel olarak zararını soruyorsanız; köpeğin havlaması ya da başka nedenlerle şikayet edildiği zaman barınak küpeli köpeğe yasal olarak hiçbir şey yapamıyor.
eğer acımasız türde, bizim çok çektiğimiz barınaklardansa yasalara aykırı olmasına rağmen alıp başka yere bırakır o ayrı.
küpesinin olması hayvanın kısır ve aşılı yani zararsız olduğunun göstergesi olduğu için hayvanlarla pek haşır neşir olmayan insanlar da daha az korkuyorlar.

Bilgi vermek için tekrar yazayım. Şişli Belediyesi köpeğin kulağına kocaman bir delik açıp kocaman bir küpe takmış. Hem de köpeğin kulağının kıvrıldığı yerin üstüne, sürekli kulağı tahriş eden, kulağının iç kısmında yara açmış olan bir küpe. Dün köpeği ADA Veteriner'e(sonsuz teşekkürler) götürüp küpeyi çıkarttırdık. Rahatlamış gözüküyor. Ancak artık kulağında kocaman bir delik var ve sürekli kaşıyor ve merhemini sürmeme izin vermiyor. Bununla ilgili ne yapabilirim. Boynuna korumalık mı taksam acaba? Yoksa biraz daha beklesem daha mı iyi olur?

Bir de Şişli Belediyesi'ne buradan sesleniyor ve kızıyorum. 2 gün boyunca arayıp durdum ama ne gelen oldu ne giden. Bir de kocaman küpeyi üstünkörü hayvanın kulağını delip takmışlar. Başka belediyelerin kullandıkları daha küçük küpeler varken neden hayvanlara böylesine acı veriyorlar?

çok sevindim çıkarmış olduğunuza.
bence yine ada'yı arayıp bir sorun yapabileceğiniz ne var diye.
boyunluk takılması lazım bence, ama belki başka bir şey söylerler.
sokak köpeğinin de boyunlukla dolaşması çok zor olur.
yani emin olamadım.
bilgi verdiğiniz için teşekkürler.
merak etmiştim :)

Hayır kesinlikle iyi biriyim diye değil, zaten iyi biri de değilim, mesela sevmediğim biri ölse üzülmem ya da bana sorsalar siktirsin gitsin öldürün diyebilirim. Dilencilere para vermem, zor durumdakilere yardım etmem bencilimdir vs. Ateistim ayrıca.

Bunun dışında acıma nedenim karşı tarafın ne düşündüğünü düşünmem, yoksa kendimi düşünmüyorum, kimseye yardım falan etmiyorum.

Başka bir örnek vermem gerekirse, eskiden kız arkadaşımla kavga etmiştik(gelmemesi için yemin ettirmiştim), beni Kadıköy'de beklemiş saat 6'dan beri, otobüse binerken görüp gelmek için, görünce, o fedakarlığı yaptığını gördüğümde koyverdim kendimi.

korkuyosundur ben de böyle
zor durumda olursam diye belki

duyarli bir insansin hepsi bu. ''hastalik'' duyarliligi hastalik zannetmek bana gore :)

bazı konularda empati yapma yeteneğiniz fazla gelişmiş olabilir.
çünkü anlattıklarınıza göre kendinizi bir anlığına o acıdığınız kişinin yerine koyuyorsunuz.
ve ortada kötü bir niyet yoksa ve saf bir üzüntü ya da burukluk varsa, bunu gördüğünüzde üzülüyorsunuz.

dediğim gibi empatiyle ilgisi var bence.
psikolojik hastalık değil de, hassasiyet ya da duyarlılık denebilir sanırım.

empati yapabilme kabiliyetin yüksek . aynı durum bende de var. tam bir pisliğim ama bu tip durumlarda aşırı hassasiyet gösteriyorum.

edit: @ blatta hiberna benden çok yaşayacak.

basitçe; insansın.

(bkz: faith in humanity restored)

seni tebrik ediyorum.

teşekkür ediyorum yatalak hastalar gibi şuan, yaşadığının tek belirtisi nefes alıyor oluşu, haliyle kedi kumu falan da alamam olduğu yere yapacak, veteriner yaş mama vermem gerektiğini söyledi, su verme tavuk suyu çorbası falan yap onu da fazla verme ağzının kenarından pamuk ya da şırıngayla ver dedi, beni en çok korkutan kısmı boku sidiği sanırım :D güldüğüme bakmayın çok üzgünüm şu anda

fivli kediler iyi bakıldığında normal kediler kadar yaşayabiliyor diye biliyorum. yalnız fiv ve gençlik hastalığı aynı şeyler değil. gençlik hastalığına yakalanmışsa kurtulması biraz zor :/

Fivli ya da kedi aidsli dedi veteriner

kurtuluşu yok bildiğim kadarıyla.

maalesef bu sabah melek oldu kedicik, 2 gün uyumadım saat başı kontrol ettim, çocuğum olsa bu kadar güzel bakmazdım ama gitti işte, kurtulduğunu düşünüyorum. Antalya'da ne kadar hayvan sever kuruluş varsa mail attım,yetmedi veterinerlere mail attım, hayvan severlere 5 kez mail attım bağış kampanyası yapılsın diye ama saçma salak bi mesaj atıp döndüler bana, en son duvarlarına yazdım 2 kez sitem minvalinde, cevap bile vermediler. Hayvan Dostları diye bir oluşum var Antalya'da, ona mail attım, sonra mailimi okumadınız mı diye duvarlarına yazdım cevap şu "kedinin neyi varmış" BEN BİLİYORUM YA SANKİ, veteriner bile bilmiyor. Antalya Hayvan Derneği başkanı Jale Ünsal'a mesaj attım o da cevap vermedi, Haytap'a mail attım bi onlar cevap verdiler ama geç oldu.
Durum budur, hiçbir hayvan sever oluşumun samimiyetine inanmam şu dakikadan sonra.

zaten saydığınız hiçbir hayvan sever kuruluş (haytap dahil) bir işe yaramıyor.
bir şey yapacaksanız kendi kendinize yapacaksınız maalesef.
kediciğe çok üzüldüm, ama en azından artık acı çekmiyor.
ilgilendiğiniz için onun adına teşekkür ederim.

Hayvan severler beni hayvanı veterinere götürmemekle suçladı, yardakçıları da aynı şekilde, attığım tüm maillerde kediyi veterinere götürdüğüm yazıyordu, veterinere götürmemişsiniz vebalini biz mi alalım diye beni suçladılar, dinlemeden etmeden yorum yaptılar, hayvan öldü dememe rağmen sizi kampanya için bilgilendireceğiz dediler ve mail attılar hayvanın bilgilerini yollayın diye. 50 kez hayvanın öldüğünü söyledikten sonra kampanya için mail atıyorlar üzerine de derneğimiz hakkında konuşurken dikkat edin, desteklemek isteyen geri çekilebilir yorumlarınızı görünce falan diyorlar. Beni hayvana iyi bakmamakla ve sorumsuzlukla suçladılar, kendileri attığım maili götüyle okuyan ve birbirinden haberi olmayan insanlar. Neyse, olan kediye oldu konuşmanın alemi yok.

evet, aynen öyleler.
baktığım sokak köpeğini öldürdüler barınakta.
2 yıl oluyor herhalde.
ne yapabilirim diye haytap'a danıştım, sahte aşı karnesiyle "tek başıma" adamlara dava açmamı ve yalan ifade vermemi söylediler.

hayvan sever örgütlemekten anladıkları bu.
ayrıca zaten yardım etmeyi düşünen varsa da onlara yardım etmesin.
her yerde konuşun bence.
milleti hayvan severlerden soğuttular.

doganin icinden yol gecirmek seklinde bir yaklasim cok yanlis. yani burdan hareketle sacma yerlere variriz.

hos bir durum degil elbette aracla carpip kacmak ama illa kacmak olmayabilir o olay. yani 100 km hizla otobanda giden bir arabanin önüne cikan köpege carparsa sürücü zaten o köpege dönüp bakamaz yani, keza bu insan icinde gecerli cok daha ciddi bir tehlike olabilir akabinde...

@serabetan

yaklaşım neden yanlış? açıklayabilirsin sorun değil. doğadan yol geçirmeye yanlış demiyorum hem ben. zaten konunun sokakta çarpmaktan başka daha ayrıntılı durumlara dallandığının farkındayım. konu bu konunun dışına bile çıkabilir.

Birileri de onlara çarpıp kaçar inşallah diye umuyorum.
Çarpmamak için özenle araba kullanıyorum, özellikle geceleri.
Ama olur da çarparsam bir gün Allah korusun, tabii ki anında veteriner çağırırım olduğum yere. Bunun için güzel bir site var: veteriner.co Bu amcaların mobil uygulamaları da var. Hiçbişey yoksa 155'i arar insan.

Çarpıp kaçan birini gördüm ben bir kere ama hiç bir şey yapamadım. Anın şokuyla çığlık atabildim sadece, ne plakasını alabildim aracın ne başka bir şey. Çok panikliyorum böyle durumlar karşısında. Biraz sakin kalabilmeyi bilip plakasını falan almak lazım. Ya da belki plakasını alamasak bile emniyete şikayet etsek mobeseden falan bulabilirler.
Ben çarpsam kahrolurum. Veterinere götürmeyi, tedavi ettirmeyi bırakın sahiplenirim hayvanı sonrasında. Vicdan azabı öldürür herhalde beni.

çarpsam kendim inip alamam, hatta bakamam. ama olay yerine veteriner bulup getiririm.

ben çarpsam durumuna bakarım, yaşamayacak gibiyse uygun şartlar altında gider gömerim. yok hırlıyosa yaşama ümidi varsa en yakın veterinere giderim.

takip eder bende ona vurrum. bendede biraz hayvanlık var.

insandan insana farklılık olması doğaldır. ben hayvanları çok severim ama küçükken köpek ısırmış bi arkadaşım köpeklerden nefret eder. onun köpeğe arabayla vurduktan sonra inip yardım etmesini beklemek çok anlamsız bence.

hayvanlara dokunamıyorum.

henüz böyle bir durum başıma gelmedi ama şimdi düşündüm ne yaparım diye. sanırım ben de bir şey yapmazdım. dokunamam çünkü. ne dirisine ne ölüsüne ne sağlıklısına ne yaralısına dokunamıyorum, bu da benim rahatsızlığım hastalığım yapacak bir şey yok. ha varsa eğer arayabileceğim bir numara, aradığımda gelip alacaklarsa bakımını yapacaklarsa söyleyin onu arayalım, masrafı falan varsa da karşılayalım.

ama dokunamıyorum.

tabii ki veteriner çağırılır ya da veterinere götürülür.
yani medeni ve vicdanlı insan bunu yapar/yapmalıdır.

ayrıca köpeklerin doğal ortamı insan yanıdır zaten.
çünkü insan tarafından evcilleştirilmiştir.
herhangi bir doğa belgeselinde, amazon'da, ormanda, dağda "buranın yerlisi olan köpekler" diye bir şey duyuyor musunuz?

bugün ormanlar ve yollar köpek dolu, çünkü belediyeler gidip yüzlerce köpeği ormanlara bırakıyor.
yani evet, suçlusu biziz.
doğru düzgün yasalar çıkarmamak, denetleme yapmamak vsvsvs.

bunun dışında "kurtarılamayacak/yaşamayacak gibi" duran çok fazla hayvan kurtarılıyor.

burada da gördüğümüz gibi fazla medeniyetten hayvanın canı olduğunun farkında olmayanlar var.
"işini gücünü bırakıp" beklemesi gerekir elbette insanın.
ya da bir veterinere bırakması.
gerçi kimsenin bir sorumluluğu da yok tabii.
yani bu tamamen vicdan meselesi.
gece rahat uyunacaksa sorun yok.

bu arada bilerek yavru köpek ezen insan gördüm gözümle.
kendisi alt komşum olur.
o yüzden "herhalde kimse bilerek yapmaz" diye bir şey de yok.

zaten normal bir insan "burası onun doğası değil, burası onun doğası, şurada olabilir, ama burada olmasın, böcek öldürdün, et yedin" vs demeden başka bir canlıya zarar verince onun sorumluluğunu üstlenir diye düşünüyorum.
bunun hesabını yapmak normal olmama belirtisi zaten.

gösterişten başka bir şey değil.kesinlikle katılıyorum.

sahiplendirme daha etik görünüyor. en azından bir nedenle çiftleştirmiş olanlar (belki sağlık sorunu bile olabilir) yavruları elden çıkarmak (?) istiyorsa sahiplendirme doğru bir metod. ama eş arama konusuna katılıyorum. eş aramanın sonu yine hayvan satışına çıkıyor. çünkü marka ırkları çiftleştirmenin sonucu o yavruları "para ile satmak"tır.

hiç ifrit falan olma. nasıl insanın çirkini varsa hayvanında çirkini güzeli var.

nasıl ki çirkin insan mutlu olamıyorsa çirkin hayvanında cins olanlar kadar mutlu olmaması normal.

madem o kadar iyilik meleğisin git çirkin bi adamla evlen bakalım hadi göreyim seni.

taşlayın hazırım...

ben bazen sataşıyordum gördükçe, ama artık uğraşmıyorum.
başa çıkılmıyor çünkü.

yani cins hayvan arayanı bir nebze olsun anlamak istiyorum.
anlamaya çalışıyorum.
çünkü işin komiği cins hayvan da bulunuyor barınaklarda.
5 aylık golden yavrusu gördüm ben geçenlerde mesela ilanlardan birinde.

bu sefer de cins hayvan kötü bir şeymiş gibi bir ayrımcılık yapmak da istemiyorum.
ama dediğim gibi, sokaktaki çomar'ı da beğenmesin, barınaktaki golden'ı alsın.
barınaktaki beagle'ı, sibirya kurdunu, kangalı, rottweiler'ı alsın.

yani yeter ki üretmesin, ürettirmesin.
artık buna bile razıyım.

çiftleştirme ilanlarından resmen tüylerim diken diken oluyor.
çünkü hayvan beslediği halde hayvanları düşünmeyen ya da kapasitesi düşünmeye yetmeyen insanların var olduğunu görmek hepsinden kötü.


@vur joker vur:
evde beslenen hayvanı evlenilecek adamdan ziyade evlat edinilecek çocuk ya da doğurulacak çocuk kategorisine koyman daha mantıklı.
çünkü evcil hayvan insan psikolojisinde bakıma muhtaç canlı olarak, çocuğumsu bir yerde bulunuyor.

kimse evlat edindiği köpeğiyle sapık olmadıkça cinsel ilişkiye girmiyor.
evleneceği adamla giriyor ama.
kaldı ki, çirkinlik göreceli bir kavram.

bunun dışında diyelim ki çocuğun engelli doğdu, yüzü gözü yamuk; sevmiyor musun o zaman?
benim kedilerimden birinin gözü yok mesela.
görmüyorum bile.
hatta geçen gün kendi kendime düşündüm, insanın demek ki engelli/sakat/görüntüsünde sorun olan çocuğunu sevmesi de böyle bir şey oluyor dedim.

yani madem kıyas yapılacak, bari doğru şekilde kıyas yap da tartışmanın bir temeli olsun.

golden retriever cinsi köpekler artık sokak köpeği oldu ki! bebekken alınıp 3-5 aylık olunca barınağa veya sokağa atılıveriliyorlar, keza dalmaçyalı cinsi köpeklerden de çok sayıda sokakta yaşayan var, ha bir de terrier cinsi köpeklerden de her gün onlarca sokakta bulunup sahiplendirme yapılmaya çalışılan ilanlar görüyorum. sokağa veya barınağa düşecekse bari üretmesinler zavallıları, sokakta doğup büyümüş hayvanlardan çok daha zor onların durumları :(

@vur joker vur düşünceni belirttiğin için tik attım cevabına ancak sokak hayvanlarını otomatik olarak çirkin, cins hayvanları güzel olarak algılaman çok hastalıklı bir düşünce. Dolayısıyla argümanı baştan yanlış kurduğun için devamına cevap vermeyeceğim.

@buff

ben mi öyle algılıyorum sadece? neden o zaman millet cins köpek peşinde koşturuyor. ayrıca evet cins köpek daha güzel, sende kandırma kendini. iki tane resim atarım şimdi sana görürsün aradaki farkı.

hea onlar hayvan, güzellik çirkinlik nedir bilmezler, ikisininde duyguları aynı dersen o zaman tamam haklısın derim ama görünüş farklılıkları var ve o da artık şanslarına kalmış bir şey.

kimisi bilerek çirkin geliyor belki, bilerek sokaklarda yaşıyor. insanlar yardım edecek mi etmeyecek mi test etmek için, bu dünya sınav dünyası, sonuçta birilerinin test edilmek zorunluluğu var...

bu kadar sert çıkma. tamam haklı olduğun noktalar var ama biraz örnek veriyim kendimden;

french bulldogum vardı ve eş aradık yine french bulldog,bultukta. eş aramamızın sebebi french bulldog zaten ender ve değerli bi tür,neslini başka bi cinsle karıştırarak yakmıyalım diye. sonuçta değerli hayvanların nesli tükeniyo(van kedisi vs) ve french bulldogda o tehlikede diye biliyorum. ayrıca yavrularından 1 tanesini bile parayla satmadık,aynen dediğin gibi eşe dosta kara kaşına kara gözüne bakarak verdik. hepside büyüdü,hiçbiri atılmadı,satılmadı.

genelleme yapıcaksan daralt biraz perspektifini

Cins fanatiklerini böylesine taşlamak zaten faşizmin ta kendisi. Cins köpek almak, çiftleştirmek isteyen adamla aynı fikirde olmayabilirsin ve ifritte olabilirsin ama böyle bir genelleme hakkın yok.

Hele ki bu tarz çıkışmaya hiç hakkın yok, tercih meselesidir.

Ayrıca geneli için konuşursak kedi ve köpeklerde cins hayvan ile sokak köpeği/kedisi arasında huyu ve suyu bakımından da bariz fark oluyor.

Madem konuyu çocukla özleştirdik o zaman sokakta büyüyen çocuk ile evde ailesiyle büyüyen çocuk arasındaki fark gibi bu da.

cins kedi aranmasına uyuz olurken cins köpek aranmasını o kadar yadırgamıyorum.
kedilerin cinsine bağlı olmadan bir karakterleri varken köpekler onlara göre daha genellenebilir çünkü.
evde pitbull ya da kangal besleyemezsin en basiti.

bahsettiğim tamamen cinsin fiziksel özelliklerinden bağımsız, sizin hayatınıza uyum sağlayıp sağlayamayacağıyla ilgili.
aman cins olmasın diye sokaktan köpeği alıp iki üç ay sonra "ay bunla da evde yaşanmıyo" diye hayvan size alışmışken geri sokağa atmaktansa barınaktan, tekrar söylüyorum barınaktan, yaşam tarzına uygun bir köpek cinsi alması daha uygun olabilir eğer köpekleri bir süre gözlemleyip karakterleri hakkında analiz yapmaya imkanı yoksa insanın.

eyyorlamam bu kadar.
kedim var.
cins değil.

selam bu hikayede bahsedilen kişi benim. evet oğluma bir dişi arıyorum ve evet bunu yeni yavru sahibi olmak için istiyorum. ama sorun bi neden istiyorum.

şaka lan şaka öyle sıradışı amaçlarım yok. tek derdim oğlumu kısırlaştırmadan önce babalık duygusunu yaşamasını sağlamak. evet hiç bir hayvanda annelik duygusu kadar ağır basan bir duygu değil belki babalık duygusu ama en azından takımı taklavatı askıya asmadan önce kendisinin ne olup olmadığını öğrenmesi gerektiğine inanıyorum.

neden peki aynı ırktan olması gerekiyor. sıradışı örnekler hariç her ırkın kendine ait özellikleri mevcuttur. nasıl ki kişi bir şeye sahip olmadan önce detaylı olarak araştırıp kendisine en uygun olanı seçebiliyor ise bu durum kişinin sahipleneceği bir yavru için de olabilir. sonuç olarak edindiği yavru ile ortalama olarak 15-20 sene vakit geçireceği düşünülürse.

british tercih etmemdeki temel etkenleri de şuradan söyleyeyim de meraklı genşler rahatlasın. öncelikle doğası gereği sakin bir hayvan. yanımda zıpır zıpır bir şeyin olması beni huzursuz eder arkadaş. ikinci olarak az tüy dökmesi ki dökülen kılların düşüncesi ile hayvan sahibi olmaktan vazgeçen yeterince insan var. nedenleri burada fazlasıyla uzatabilirim ama tatlı su romantiklerince olayın sonu "sen hayvan sevmiyosun reklam yapıyorsun"a varacağından daha da uzatmaya gerek görmüyorum.

ama ölümcül saçma bir durum var ki iki kelam etmeden geçmek istemiyorum. neymiş hayvan beslediği halde hayvanları düşünmeyen insanlar çiftleştirme ilanı veriyormuş. vay arkadaş köyün aynştaynına bak sen. eee ömrün boyunca uğraş dur ki sonunda bir evliliğin, şansın yaver giderse bir çocuğun olsun. ama nedense sokakta yatan çocukları göz ardı edip hala çocuk sahibi olacam diye yardır dur. bu ne perhiz bu ne şakşuka mk. en azından bi rispekt lan. hayatın boyunca kötü örneklerle karşılaşmış olabilirsin ama bu hepsinin kötü olduğu anlamına mı gelmeli? bu kadar mı sığırsın lan. o zaman insanlar da üremesin (aslında sonuna kadar bu fikrin yanındayım). sokaklar dilenci, selpakçı, tinerci çocuklarla dolu. yurtların artık insan alacak yerleri yok. zira çocuğa şiddetin sınırlarını bile kestiremiyoruz. o yüzden saçmalamanın sınırlarını belirli aralıklarda tutalım.

plizz.


sevgiler lebraaam.

kedilerin babalığı-analığı tatması gibi dünyanın en saçma düşüncelerinden birine sahip olan insanların bu tip bir şeyi anlamasını zaten beklemiyorum.

kedilerin "baba" olduklarında yavrularına babalık yapmamalarının yanı sıra, zaten anneleri de sadece 2 ay bakar.

üstelik dişiler çiftleşmek zorunda kalsın diye bulduğu yavruları öldüren erkeklere sahip bir hayvandan bahsediliyor.
ki aynı davranışı dağ aslanlarında falan da görebilirsiniz, yani direk olarak genetik mirastan bahsediyoruz.

üstelik köpek falan deseniz anlarım, çünkü köpeğin yavrusuyla anneyi ayırmadığın zaman bazen ömür boyu anne-çocuk ilişkileri olduğunu bilerek yaşamaya devam ediyorlar.

ama kediler resmen yavrularını götürüp başka yere bırakıyor ya da kendileri gidiyorlar, ki zaten köpeklere göre daha ilkel ve farklı oldukları bilinen bir şey.
böyle bir hayvanın "babalık" duygusunu tatmasını istiyorsanız bence üremeden evlat edinmesi gereken kişi siz oluyorsunuz.
çünkü bahsettiğiniz "babalık" duygusu özellikle kedilerde sadece nesli devam ettirmek üzere görev olarak yapılan ve unutulan, yılda birkaç kez tekrarlanan çiftleşme isteğinden ibarettir.

ya da yılda ortalama 3-4 kere kızgınlık dönemine giren kedinizi her seferinde çifleştirip birkaç yıl içinde binlerce yavrunuzla mutlu mesut yaşamak da bir seçenek.

siz bir (1) kediden yola çıkarak konuşuyorsunuz, biz (kendi adıma ben) bugüne kadar kurtardığı, sahiplendirdiği, beslediği, baktığı, geçici evlik yaptığı, pansiyoner olarak ağırladığı vs vs olmak üzere binlerce kediyi baz alarak konuşuyoruz.

ve evet, sizin gibi kedisi babalığı tatsın(!) isteyenler yüzünden bugün hay-sev'in facebook sayfasına baktığınızda bile evlatlık verilen-sokakta bulunan bir sürü british shorthair yavrusu da var.

hâlâ hayatın boyunca kötü örnekle karşılaşmış olabilirsin diyorsunuz.
biz kötü örnekle karşılaşmıyoruz, ülkedeki sokak hayvanı sayısı belli, barınakların durumu belli, toplumun hayvana bakışı belli, sokaktaki hayvan belli.

biz de isteriz mükemmel bir denetim olsun, cins hayvanlar sadece çiftliklerden alınsın ya da böyle ev kedilerinin çiftleşmesi sonucu doğsunlar, sahiplenilsinler.

biraz ufkunuzu genişletin lütfen.
elalemle köyün einstein'ı diye dalga geçeceğinize, tecrübeye saygı duyun.
en azından nedenini, nasılını araştırın.
kendinizi isviçre'de amerika'da zannettiniz herhalde.

Yeni okudum duyuruyu ve cok sasirdim, insanin cins kopek istemesini niye yadirgiyorsunuz kardesim? Bir hayvanseverlik tutturmus gidiyorsunuz, her seyi en iyi bilen sizsiniz. Sokaktaki kopekleri alsaymis, cins secmeseymis vs kime ne yahu? Sokaga mi atmis kopegini yoo, sokak kopegini beslemek zorunda mi yoo, size ne oluyor burada onu anlamiyorum. Sizin bu sacma mantiginiza gore ben de derim ki niye doguruyorsunuz, cocuk esirgeme kurumundan cocuk alin onu buyutun, sokaga atilmis bir suru yavru ne olacak?

Zarar vermedikten sonra kimseye size ne? Nerede goruyorsunuz kendinizi de sokak kopeklerini insanlar almak zorundaymis gibi baski yapiyorsunuz? Resmen iki yuzluluk denir buna.

Valla benim kedim tekir. Ama ben de isterdim bi british shorthair olsun bi american shorthair olsun nebliim bi van bi ankara olsun. Kısmet bu işler. İnsan kedi bakmak için ya da köpek bakmak için almıyor o hayvanları. Güzel bir hayvan beslemek veya sahiplenmek için alıyor genelde. Boş laf ediyorsunuz. Sokaktaki çomarı evde bakamazsın ayrıca.

inatla hala her şeyin en iyisini ben bilirim, tecrübe desen benden gırla akar, yaşasın hay-sevin verdiği yavrular diye tutturmuyor musunuz, işte o zaman "ifrit" kesiliyorum. neymiş deneyimden faydalanalımmış da arkadaş duvar kabuğundan çıkmadık ki biz de. bu saate kadar yaşanılan, görülen şeylerden elbette ders aldım. en basitinden elimde olan kediyi bir pet shoptan ya da sahibinden gidip milyarlar vererek almadım. sahibi adı altındaki yavşağın elinde yeterince bakılamadığı için, depresyonlardan depresyon beğenmeyip başkasını seçmek zorunda olduğu için dayanamayıp aldım. ama bu değildir ki kedi sahibi olacak herkes yavruya bakamayacak, onları sokağa atacak. eğer gördüğümüz örnekler üzerinden genelleme yapacaksak eğer aynı şekilde tersten de düşünebiliriiz mevzuyu. " aaaa geçen birini gördüm- ki kendi adıma konuşmam gerekirse kız arkadaşım olur- sokaktan kedi aldı bakmak için(6 sene önce), o zaman insanlar çooook iyi. yakında sokakta sahipsiz kedi kalmayacak". ne farkı var şimdi bu cümlenin sizin verdiğiniz örnekten. hatta ukalaca davranıp ben bunu gördüm o yüzden tecrübeye saygı diye mi bu satırları sonlandırsaydım? bilemedim şimdi.

saygılarla

lebraaam.

mitanni var

kadıköy'de shaft, taksim'de nardis var aklıma gelen.

400bin lira kazanan türkiye den herhangi bir internet sitesi yok.

sözlükte anca 100bin belki kaldırır daha fazla kazanamaz onunda bir sürü server masrafı cardı curdu var sanıldığı gibi müthiş bi para geçmiyor sedat kardeşimin eline o yüzden başka taraftan işler kovalıyor

facebook'un sahibi de dolar milyarderi.
ama kullanan kimse ne para veriyor, ne para kazanıyor.

onun türkiye'deki dengi de o kadar kazanıversin yani.
gerçi ne kadar kazanıyor bilmiyorum.

şöhretinin türkiye'yle sınırlı olması fikrin özgün/yaratıcı/değişik/ilgi çekici olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

sonuçta devir bu işlerin devri.
kafayı kullanan parayı kazanıyor.

Bir ara ayağımdan çıkarmadığım bir ayakkabı idi converse. Çok üşüyen bir insanımdır ama converse ayağımı üşüttü diye bir şikayetim olmadı hiçbir zaman. Özellikle bahar, sonbahar ve yaz aylarında. Deri modellerini kışın bile giydiğim olmuştur.
Numara konusunda da hep kendi numaramı alırdım ama bazen buçuklu modelleri oluyor, onları da tavsiye ederim. Kendi numaranızı tercih ederseniz, ilk etapta alışana kadar sıkabilir ama sonra daha rahat bir ayakkabı oluyor bir iki haftada. Deri modellerde esneme süresi birazcık daha uzun olabilir emin olamadım ondan.
not: yaş ve cinsiyet konusunda aynıyız.

mayısta pek giyilmez,terletiyor.

bende var.
yıllardır giyerim, ayaklarım üşümedi hiç.
belki mayısı çıkarabilirsiniz, ama sonra yaz boyu giyilmez elbette.
çünkü sonuçta deri ayakkabı.
sonbahar-kışa uygun.

benimki normal ayakkabı numaram.
ama amerika'dan numaramın karşılığı olarak gelmişti, yani türkiye'dekilerle farkı var mıdır bilmiyorum.

araştırıyorum, bilgi vereceğim.

vtm.com.tr

www.guvenvet.com
buranın 24 saat açık olduğundan emin değilim.

güvenvet 9da kapatıyor benim veterinerim zaten.
diğerinin nerde olduğuyla ilgili en ufak bi fikrim yok ama kesin açık mıdır?

evet, aradım şimdi hatta, açığız dedi telefona çıkan bey.
facebook'tan birilerine sordum, bu ikisini bulabildim sadece.
isterseniz arayıp sorun, yerlerini tarif etsinler.
siteye girerseniz 7/24 danışma hattı diye bir numara var, oradan ulaşabilirsiniz.

Ayrancı'da, Kuzgun Sokak'ta Başkent Hayvan Hastanesi.

telefonu 312 4381988

yıldız veteriner kliniği var. uzak kaçar mı bilemedim ama çankaya en azından. yani yıldız'da işte. 4. cadde üzerinde

sağolun hepiniz,
başkent hayvan hastanesine gittim, çok güzel ilgilendi nöbetçi hekim oğlumla.
eve yalnız döndüm o orda kaldı, o fena...

Taksim-Eyüp arası türlü türlü ibneliğe şahit oluyorum ben de, nedense bu ara taksicilerde bir şerefsizlik var ya da çok denk geliyor. Hayvan herifler. Vermemek lazım o parayı, yanlarına kar kalmasın

kar kalmasın istiyorum işte. taksimde bambinin oraya dizilmiş şöförlerin çoğu böyle kazıklıyormuş. yarısından çoğu sabıkalıymış :/

suç çok az ama çok çok az sende. verdiğin parayı bilmiyor musun? biraz da "hayır" falan deseydin. belli ki adam o.çocuğu işte.
ama adamın yaptığı kahpelik.
orospu çocukları böyle böyle günde 10 kişiyi çarpsa zaten ayda 5.000 lira fazladan ceplerine para iniyor işte.

bu dolandırıcılığa bir şey diyorlardı ama unuttum. neyse ucuz atlatmışsınız diye düşünün derim. benzer bir durumu yaşadığım için taksicilere para verirken bak bu 20 tl, bu 10 tl gibi arkadan sufle ile veriyorum. ve en önemlisi mümkünse durak taksisi haricinde taksi kullanmıyorum !! burası önemli.

Taksiciler odasına şikayet ettiyseniz başka yapacak birşey yok bence. Herkesin başına gelen sizin de başınıza gelmiş. Üstelik gerçekten o taksi plakası o araca mı kayıtlı bunu bile bilemeyiz zira duyduğum kadarıyla taksi plakalarını iki ayrı takside değerlendiren (!) bazıları varmış, birini Avrupa yakasında, diğerini Asya yakasında kullanıyorlarmış. Eksisözlükte bunun başlığı bile var; bilmem ne çocuğu taksici diye. Bana gündüz gözüyle sahte 20'lik kakalamışlığı var bunların. Sonra da korsan taksiye hayır.

@jo wilfried tsonga 20 tl verdiğime eminim aslında başta zaten ama bir anda hanım efendi 15 tl verdiniz diye bana bağırınca paniğe kapıldım. hiç başıma gelmiş bir şey de olmadığından özürler diledim resmen heriften. tek umudum her gece genelde o bambinin önünde oluyorlarmış. bir gün denk gelip çingar çıkartmak olacak herhalde. @tutkun yani kullandığı plaka sahte mi oluyor bu durumda. bulamazlar mı kişiyi. dava açarsan eğer bulabiliyorlarmış diye biliyorum.

@özdek; tırnakcilik o dedigin :)

ve bu gibi tırnakcilik durumunda ''parana sahip ciksana kardesim'' gibi tepkiler alirsin yasal yollara basvurdugunda. marketteyken biz bu tarz tırnakcilari dövüp aliyoduk parayi, siddet ama parani geri istiyorsan bu durumda baska caresi yok bunun. kanıtın var mi? adam ben almadim bu sarhostu dese ne yapacaksin?

Adliyeye gidip suc duyurusunda bulunun. Bulundugunuz ilcedeki polisler anlasilan orospulikla gecimini sagliyor. Birini de tanik gosterin diyecegim ama kamera kaydi falan varsa yalan soylediginiz belli olur. Sabah cagirirlarmis da uzarmis da bosverin, ben olsam bir de hakareti, tehditi, sarkintiligi eklerim gorelim o zaman samatayi.

Not: kufretmeyin, hem o saatte isaridasiniz hem de kufrediyorsunuz.. saka bir yana giz gismisina yakismiyor kufur. Soran olursa taksimde hastaneden geliyordum dersiniz.

444 15 23 numarasından şikayet et, mutlaka ilgileniyorlar. kısa mesafe gitmem diye beni yolda bırakan üç taksiciye bu numara üzerinden ceza kestirdim. böyle bir gasp olayıyla mutlaka ilgilenirler diye düşünüyorum.

@atesikus sıcağı sıcağına aradım ben bu numarayı. gecenin bu saatinde dışarda ne işin var kızım senin dedi adam. yarın öğle vakti arıyım bakalım belki gece bekçisi falandı benimle konuşan.

sen de verdikçe vermişsin
geçmişolsun

cahil polislere ne bakıyorsun üzerine git devam et uğraşmadan hiçbir sonuç elde edilmez bu ülkede. savcılık ilgilenir(ömrüm adliyede geçiyor+dayım savcı) hatta şöyle diyeyim: (bkz: adamın götünden kan alırlar kamil kan)

normalde beyaz masa çok iş bitirici bu konuda.
yolu uzattı diye şikayet ettiğim taksiciye bile ceza kestiler, helal olsun dedim.
kesinlikle savcılığa suç duyurusunda bulunun.

Aynını taksimden bindiğim bi taksinin şöforu bana yapmıştı.100tl vermiştim,20 tl verdin dedi bana. O an basiretim bağlandı, bi da adama üste para verdim. Eve gelince anladım beni dolandırdığını. Bu tür durumlarda, hiç sinirlenmeden, yoo ben sana verdiğim parayı biliyorum kardeşim çek, Harbiye karakoluna, orada derdimizi anlatalım demek gerekiyo bence.

mobilyaların ne renk?

beyaz-krem kitaplıklar yatak da böyle demir karyola aynı aysel'in odadakinden

bakmadım ama indigo mavi

mavi hiç düşünmüyorum ya ama gri tonları soluk maviye daha yakın gri+1 sayıyorum seni :D

yeşilin en açık tonu. apapapapaçık yeşil. www.evdose.com

bence ilk 3 renkten biri daha iyi olabilir.
hatta 2. linkteki iyi sanki.

griler beyaz-krem mobilyayla çok soğuk durur.
hiç değilse biraz toprak tonuna dönük bir renk olması büyük fark yaratır sıcaklık ve ferahlık açısından.

eğer gri tonlarını canlı renklerle dengelemezsen bir süre sonra basabilir.

ikinci linkteki renk güzel. annemin evi o renk. odamdaki mobilyalarım da çoğunlukla beyaz. (siyah ve açık ahşap da var gerçi.)
perdelerim fuşya tonluydu. acayip uyuyordu.
salonda da bordo isteyip de yine pembemsi gelen koltuklar vardı. onlar da güzeldi.
en.wikipedia.org şuna benzer bir renk.

açık gri lavanta arası bir şey deneyebilirsin. beyaz ve krem ile güzel gider.
www.google.com.tr

bütün hepsi gri :D

Renk seçimi dekorasyon uyumundan fazlasıdır. Odanın hangi oda olduğu,(yatak odası ile herkesin ortak kullanımı salon boya rengi farklıdır) odanın güneş alıp almadığı, pencerenin büyük oluşu dolayısıyla yeterli veya fazla ışık alıp almadığı, o odayı kullanacak kişi veya kişiler (mesela öğrenciyse sarı ve tonları uygun olabilir, antre turkuaz olabilir) yani renklerin insan psikolojisine etkisi ve etkileşimi vardır bu yönden de değerlendirin. Mesela çabuk terkedilmesi yada tahliyesi istenen mekanlar kahverengidir, ama hiç bir işadamı kahverengi takım giymez çünkü karşısındaki kişiyi iter. Gıda yemek mekanları kırmızı turuncu vb iştah açıcı renkler içerir.

hacı için kararmış senin.
yok mu şöyle sarı, açık yeşil, açık mavi bir şey.
odaya biraz canlılık kat.
bu ne bakarsan daraldım.

evet yahu, gri basar, daraltır. illa ki depresyonu çağırır.

Aslında kuyruğunu dimdik kaldırıyorsa sevimlilik/sevdirme ifadesi, ama çözemedim. Yuvasını senden savunmaya çalışıyor olabilir biraz yemek ver bi süre alışır sana.

Evcilleştirilebilir tabii :)

Siz yemek vermeye devam ettikçe alışır size hayvan, merak etmeyin. Kedilerin bir yere sürtünmesi orayı sahiplenmesi anlamına geliyor, evi sahiplenmiş belli ki. Bir süre sonra bacaklarınıza da sürtünmeye başlar :) Yaptığı da tehdit değil, korkar ya da sizi kaçırmak isterse tıslar zaten, suratından anlarsınız gerçekten tehdit olduğunu :) Hayırlı olsun kediniz, elinize sağlık bir de tabii.

elini yukardan uzatma. aşağıdan uzat koklasın önce tehlike olmadığını anlasın

@lady montana; harikasın, gerçekten de yukarıdan uzatmıştım, demek ki tehdit olarak algıladı. ama tüylerini okşarken atak yapması ?

ani hiçbir adım yapmayın. korkarsa veya rahatsız olursa geri adım atın. göz temasını kesmeyin ki başka bir amacınız olduğunu düşünmesin. elinizi uzattığınızda yarı yolda bekleyin. kendi gelene kadar ona doğru daha fazla uzanmayın. yüzünüze baktığından emin olun. eğer elinize gözü dikmişse size güveni yok demektir. sizden atak falan bekliyor durumdadır.

ha tüm bunları yaparken oturur durumda patileri aşağı toplamış ya da sırtı kambur falan değilse kedinin huyudur. illa sevdirecek sırnaşacak değildir. kimi kediler küçüklüklerinden veya yaşadıklarından dolayı çok yabani olabiliyor. size alışıp ona iyiliğiniz dokunmadığı sürece size yaklaşmamayı seçebilir. bir de sizi başka şeylerle özdeştiriyor olabilir. başka kişiler veya hayvanlarla. onu da aşmanız zor.

ama yemeği yuvayı ve mesafeyi koruduğunuz sürece zamanla size alışması kırmanız yolunda ilk adımdır. olur da kırarsanız boynun altına girmeyin hemen severken. kedi köpek aileleri dövüşürken boyunu ısırarak hamle yapabilirler. boyna karşı hassaslar. kulak arasından bele doğru sevin ilk. kendi istemediği sürece popoya veya boyna patilere yaklaşmayın. çünkü ellerini zorla tutma ihtimaliniz var. bir de poplar hassas tabi.

huysuz kedilerin başka dertleri de olabilir. muhtemelen iç veya dış parazit barındırıyor olabilir. bundan dolayı beklemediğiniz anlarda ani tavır yapma nedenleri bundan kaynaklı olabilir. örneğin siz yaklaşıp elinizi uzattığınızda bir pire bit onu ısırıyorsa bunu size yorabilir. tıslayabilir. pek alınmamak lazım. özünde kedi bu. kafa bi dünya.

daha önce insanlardan kötü davranışlar görmüştür büyük ihtimalle. size güvenmesi ve zarar gelmeyeceğini kabullenmesi için belli bir süre geçmesi gerekiyor. hemen mucize beklemeyin. kimbilir kaç tekme yedi sevdirmek için sokulduğu insanlardan.

not: severken mıncıklamayın ya da tutar gibi yapmayın. çok korkabilir. bir süre yalnızca sırtını okşayın ve istiyorsa kafasını, kulaklarının arkasını kaşıyın. elinizi karnına değdirmeyin.

evin duvarına sürtünüp, kuyruğu kaldırması sevgi gösterisi.
sadece dokunulmasından ya da bazı şekillerde sevilmekten hoşlanmıyordur.
benim kedilerimden biri de mesela 3 saniyeden fazla boynunu sevdiğinizde patiyi atıveriyor, ama sonra bacaklarınıza dolanıyor.

bu saldırganlık değil, karakterdir.
bazı kediler kucaktan inmez, bazısı dokundurmaz, bazısı karnı sevilince kızar, bazısı öpülmekten hoşlanmaz, bazısı kızınca dişler şöyle bir, bazısı patisiyle vurur vs vs.
bunun sokak kedisiyle, ev kedisiyle ilgisi yok.

avcunuz yukarı bakacak şekilde elinizi ona doğu, onun hizasında yaklaştırın.
belki kafasını elinize sürter, ama siz sevmek isterseniz muhtemelen pati yersiniz yine.

bu saydıklarınızdan sadece yiyecek verirken saldırması biraz kendini koruma amaçlı büyük ihtimalle.
onu da zaman içinde bırakır kendi kendine.
siz ilgilenmeye devam edin.
ama kediler köpekler gibi olmuyor işte.
evde doğup, evde büyüyenler bile böyle olabiliyor.
dediğim gibi, sokak-ev kültürüyle ilgisi yok bunun.

ayrıca ben de elinize sağlık diyorum.

1. kızgınlık döneminde ama o dönemde koku bırakmak için işemez. çok daha az ve daha yoğun kokulu bir sıvı fışkrırtır. onu da evdeki tek erkek kediyse evin dışına yapar.
2. size kızgın ve trip atıyor.
3. 2. sorunun yanıtı...

Isiyor yazmisim ama isemiyor, biraktigi sivi inanilmaz yogun kokulu bir sivi. cis demek mumkun degil. isiyor diye yanlis yazmisim pardon

kızgınlık döneminde olduğu için daha sinirlidir.
siz de ilgisiz olduğunuz için size kızmıştır.
ikisinin de karışımı yani.

seveceği farklı şeyler yedirin.
light ton balığı ya da konserve yaş mama falan gibi.
yeni 1-2 oyuncak alın.

kısırlaştıktan sonra düzelir büyük ihtimalle.

sinirli ve hassas olması ve depresyonda gibi izlenim vermesi kızgınlık döneminde olmasından kaynaklanıyor. bence en kısa zamanda çiftleştirmeyi düşünmüyorsanız kısırlaştırın. tüy dökme, miyavlama ( ki zaten siyamlar konuşmasını sever ) artmışsa kızgınlık dönemindeki en belirgin özelliklerdir. işaretleme yapması için evde dişi olması falan gerekmez. iç güdüsel olarak işaretleme yapacaktır.

sadece gelip yatagin benim bulundugum kismina yakin yere sivi birakmasina ne diyorsunuz peki? ben gece uykumun arasinda orada gezindigini duyarsam kalkip baska odaya gidip yatiyorum, benim oldugum odaya gelip oralarda bi yerde uyuyor. yatak odasina gelmesinin sebebi benim yani. ben nerdeysem oraya geliyor. beni esimden kiskaniyor ya da kendi kokusunu oraya dominant erkek olma istegi sebebiyle birakiyor olabilir mi?

ayrica ekleyeyim ki esimle hic bir irtibati yok diyebilirim, asla kendini sevdirmez, oyun bile oynamaz pek esimle.

anlaşılan o ki sizinkinin evlilik çağı gelmiş :))) depresyonda filan değil eşşek sıpası.

haha yok yahu. cidden cok endiseleniyorum. kedi depresyonu cok tehlikeli zira olume kadar varabiliyormus.

içiniz rahat olsun. benimkinin durumu da sizinkinden pek farklı değil. yazın tatile giderken beyefendiyi veterinerine bıraktık. 1 haftada biraz kilo almış olarak geri aldık ama eşşek 10 gün ne bana ne anneme (ki onu çok sever) pas vermedi. neyse siniri geçti de rahatladık.kasım ayından beridir de eve lokanta muamelesi yapıyor. depresyon konusunda da eş bulamadığı için huzursuz. çöpçatanlık yapıp bir kaç gün ilgilenirseniz eskisi gibi olur.

(hatırladığım kadarıyla)

spartacus: blood and sand
spartacus: gods of the arena
spartacus: war of the damned

bu sırayla izlemelisiniz.
karışık giderseniz diziye yazık olur maalesef.

daha doğrusu şu linkten birinci sezondan başlayarak izleyin.
hepsini bir başlığa toplamışlar.
dizinin ilk bölümünün adı the red serpent yani.

www.dizi-mag.com


edit: vengeance'ı unutmuşum.

gods of the arena, blood and sand'den de öncesini anlatıyor, öncelikle o da izlenebilir.

spartacus: blood and sand
spartacus: gods of the arena
spartacus: vengeance
spartacus: war of the damned

sıra bu şekilde.

ama gods of the arena'da "aa bu yüzden böyleymiş demek" dediğimiz şeyler olmuştu.
bence yayın sırasını bozmadan devam edin, tadı kaçmasın.

spartacus: blood and sand
spartacus: gods of the arena
spartacus: vengeance
spartacus: war of the damned

bu sırayla izlemen gerekiyor...(gods of the arena) ara sezondur ve geçmişe gidilip okulun eski dönemini anlatıyor...hikayenin tamamlanması için çok güzel bir ara sezon geçti senaristler

bu diziyi kesinlikle izlemeni tavsiye ederim :)

(bkz: signal white now)

clinomyn beyaz olanı.

diş pastası dışında düzenli olarak listerine kullanmanızı tavsiye ederim.

aksiyon:)
sarma tütünü bırakın...
diş pastası çok zararlı...
soruya cevap: emmak

git bi dişçiye ver 70 tl ..45 dkk da tertemiz yapsın..senede bir yaparım ben çok güzel oluyo

fe adlı markanın diş tozu güzel!

www.google.com.tr

böyle diş pastası falan kullanırsan dişlerin uzun vadede daha da kötü hale gelir. dişleri aşındırıyor bunlar.

bir tele falan takılmış olabilir belki.
fotoğraflardan pek anlaşılmıyor.

nerede olduğunuzu yazmamışsınız, ama 0212 324 67 32'yi arayabilirsiniz.
levent'te yerleri.
24 saat açıklar.
onlara götürmeseniz bile arayıp bilgi alabilirsiniz.

size mesaj attım

kedileri sizin beslemenizle bir ilgisi yok bu olayın.
o yüzden vicdan azabı çekmeyin, tam tersine iyiki bakmışsınız da sahipsiz kalmamışlar.

bu anlattığınız maalesef hastalık gibi görünüyor, ama bu hafif bir enfeksiyondan kabızlığa ya da daha kötülerine kadar birçok şey olabilir.

veteriner muhtemelen görmek isteyecektir.

eğer virütik bir şeyse hepsine bulaşmış olma ihtimali var.
bence eğer maddi gücünüz yeterliyse o kötü durumda olan erkeği alıp veterinere gösterin.

ya da bir fikir almak için (0212) 324 67 32'yi (veteriner) arayıp olayı detaylıca anlatın.
görmeden yapılabilecek en makul yorumları yapıp, yönlendirirler.

kendımı kotu hıssetmemın sebebı bornova beledıyesı ucretsız ası kısırlastırma vs yapıyor bır araba bulup kedılerın saglıgına destek olamamak getırın dedıler ama arac bulamamıstım sonucta okul ıcın baska bır sehıre dondum. Gıttıgım vet genclık hastalıgına benzıyor anlattıkların demıstı oksurme krızlerı vs. Icın ama bu erkek kedının durumu yenı cıktı verdıgınız numarayıda arayıp sorayım ıns yardım ederler.

bana da gençlik hastalığı gibi geldi, ama emin olamadım.

bir sorun, belki yapılabilecek ya da diğerlerini korumak için yapılması gereken bir şey vardır.

annem dün veterinere gitmiş veteriner panjura atlayamayan kedimizin hala kızışmış halde olduğunu ve işini göremediği için bu hale geldiğini bir sorun olmadığını söylemiş. kedilerin kusar gibi olma durumu içinse eğer gençlik hastalığı olsa 2 ay içinde ölürlerdi başka bir şeydir getirin isterseniz bakalım demiş. Biraz rahatladım tabi ama insan yinede emin olamıyor.

biraz yüzeysel bir cevap olmuş veterinerinki sanki.
verdiğim numarayı da bir arayın bakalım onlar ne diyecek?
çünkü böyle durumlarda ne kadar çok kişiden fikir alırsanız, o kadar iyi.

panjura atlayamıyor kızgınlıktan, ama eve alınca hayvanın kızgınlığı geçiyo mu yani?
bu kadar kedi gördüm, besledim; kızgınlığı olduğu için atlayamayıp kusar gibi yapan kedi görmedim.

kedilerdeki sorunlarım tümü geçti. sadece kedimizin biri sokaktaki babasıyla kavga ediyor sürekli. o yüzden yaralanmış halde. tedavisi yapılıyor. kamburluk balkona atlıyamam bağırma gibi sorunlar geçti kusma sorunuda yok artık ama kedilerin 2 si hamile bakalım ne halt edeceğiz doğurduklarında.

adaçayı

adaçayı içmek, kalan adaçayı ile de gargara yapmak. uyumadan önce özellikle. ılık tutun boğazınızı.

bal+limon+zencefil de olabilir. ayağa kaldıran formül.

boğazınızda yutkunma sorunu derken?

eğer bademcikleriniz şiştiyse ve yutkunurken batma yapıyorsa, bir limonu ortadan ikiye kesip, toz şekere batırarak emin/yiyin.

çok yumuşatıyor ve batma hissini geçiriyor.
geçmiş olsun.

büyük şehirlerde belediye veterinerleri ve belediye hayvan hastaneleri var, sokak hayvanlarına ücretsiz. yakalayabiliyorsanız en mantıklısı bu. belediye kliniğinde kafeste tutulup tedavi edilir sonra alıp aldığınız yere salarsınız.

enfeksiyonsa öteki gözüne sıçrayabilir.
mavi-mor gibiyse rengi enfeksiyon dışında başka bir sorun da olabilir.

genelde antibiyotik tedavisi uygulanır.
enfeksiyonsa ve çok ilerlememişse gözü düzelir.
eğer düzelmeyecek boyuttaysa gözün alınması gerekebiliyor.
ya da diğerine ve kedinin kendisine zarar vermeyecek durumdaysa öyle bırakılabilir.

veterinere götürecek maddi gücünüz varsa götürün, farklı bir sorun olmadıkça çok bir şey tutmaz.
antibiyotik iğne yapar, tedavi boyunca orada kalması gerekir.

sokak kedisi olduğu için tanıdık ve hayvansever bir veteriner bulursanız sadece ilaç parasını ödersiniz.

belediyeler çok değişken.
bazıları çok iyiyken, bazıları hayvanları öldürüyor.
o yüzden bir şey diyemiyorum.

rezene falan mı? hem kedi hem de bebek sahibi bir insan olarak diyebilirim ki bahsettiğin şeyi hiç duymadım. rezene bebekler için kullanılır ama kedi içmez ki onu :/ kedi için catnip alabilirsin, acayip oluyorlar ama elini sürme o ota, çok pis kokuyor, aynı kokuşmuş erkek çorabı ya da ayakkabısı gibi :)

laroxyl mi acaba?

not: bu ilacın sedatif olduğunu hatırlıyorum yetişkinlere verilen. bebeklere veriliyor mu tam bilemiyorum. ama eczacılar bilir. bir sorun isterseniz.

kedi otu diye bir ot satiliyor saksida ve her super markette goruyorum bunlari, iyi bir sey olsa gerek.

passiflora içirilebiliyor, eğer sorduğunuz buysa.

sorduğunuz o değilse de bunu kullanabilirsiniz.
bitkisel olduğu için zarar vermez.

Atarax vermişti bizim veteriner. Öyle çok bir etkisi olmuyor ama.

aradığınız ilaç plegicil

passiflora. bana bizzat veteriner vermişti kedimle uçak yolculuğu öncesinde. bir şey olmaz di mi dediğimde, bebeklere bile verilir bir şey olmaz merak etme demişti.

evet. yardır gitsin.

çok zorda değilsen yeme bence

pişmemişse yardır gitsin.

yenir tabi 6 al sonra bile yenir.ama çıkardığın gibi pişir

edt:o yukarıdaki ay olacak

yahu çiğ tavuğu 3 hafta buzlukta saklayamayacaksan buzluk kavramının ne anlamı var ki?

zorda olunacak bir şey yok, yenir tabii ki.
herkes etini tavuğunu günü gününe mi alıyor?
alıp buzluğa atıyor, haftalarca/aylarca çıkarıp çıkarıp yiyor.

çözdürdükten sonra tekrar buzluğa koyma tabi.

çevresinde yumurta kokusuna saplantısı olan insanlar olan biri olarak söylüyorum. çok çırparsanız o koku olmuyor kanımca. bir nevi pişmesini sağlıyorsunuz. artık nasıl bir şey ise umarım yumurtasız bir tarif vardır da riske girmezsiniz

Çok çırpmak değil işin sırrı yanında bir de vanilin koymak vanilin silip atıyor. Ben de senin gibiyim bi dene derim.

pasta konularında her tarifi genelde tam ölçüyle yapmak gerekiyor.
muhtemelen tutmayacaktır.

jelatin diye birşey kullanıyorlar kıvam için pastacılıkta
gıda jelatini ya da sığır jelatini diye geçiyor.

oil petrol
gas bnzin
natural gas ı da sözlükten bak :D

gas (gasoline): benzin.
oil: petrol.
natural gas: doğalgaz.

genel kullanım bu şekilde.

içinden bi tanesini çıkarıp tadına bakarak?

çevirmene gerek yok. su koydun herhalde.
ara sıra çatalla yoklayarak anlarsın. kısık ateşteyse 20 dakkayı bulur bence. 5 dakkada bir bi yokla, istediğin kıvamdayken al.

birinin ortasına bıçak sokun yarısına kadar, kolay girip çıkıyorsa haşlanmış demektir.

bıçak batıracaksınız eğer ki bıçakla beraber geliyorsa patates, haşlanmamıştır.
çevirmeye gerek yok zaten su patateslerin üzerine çıkacak şekilde değil mi? değilse su ekleyin...
haşlanma süresi patateslerin boyutuna ve cinsine göre değişir... kaynadıktan sonra yarım saat sürer diyeyim ben ama dediğim gibi değişken...

çevirme çatalla yoklarsan iş görür de rezil etme patatesi çatalı batır çıkar :)

patatesi haşlamaya başladığında bir bira aç.bira bitince patateste haşlanmış olur.

ufak pattesler 30-40 dk, büyük patatesler 40-50 dkda haşlanıyor.
çatalı batırınca batıyorsa haşlanmış demektir.

cesar milan videoları izleyin.

köpek eğitimi, kolay iş değil.
terlik ayakkabı kemirmesi normal dişleri çıkıyordur.
hayvanın havlaması da normal, belki bir sıkıntısı da olabilir. ama yavru köpeklerde sabırlı olmak lazım.
köpek bakmak demek yem su vermek demek değildir, çocuk bakmaktan daha zordur. cezalandırmanın bir köpekte işe yaradığını görmedim.

1.si terrier cinsi köpek bahçede bakılabilecek bir köpek cinsi değildir ev köpeğidir, normaldir asabileşmesi. 2.si 9 aylık bir köpekten uslu uslu oturmasını bekleyemezsiniz dişleri kaşınıyordur, yeni yeni sesi çıkar havlar, oraya buraya tuvaletini yapar yemek vermemek onu eğitmek asla değildir. Sabır gösterip sevgi vermelisiniz köpeğe. Böyle insanlar da köpek sahibi oluyor ya ne diyim ben.

nar eksisi + 1

köpek psikolojisini ve doğasını anlamanızı sağlayacak şeyler okumanızı ve izlemenizi tavsiye ederim.

kızmayın hemen. ilgi falan da göstermeye çalışıyorum. oyun da oynanmıyo. top atıyorum, tutup kaçıyor. oyuncak falan veriyorum, ilgilenmiyor. okşamak vs zaten oralı değil. sevmiyor. elimi çeker çekmez silkeleniyor.
neyse idare ediyoruz bakalım.

kızılacak bir şey yok, durum sizin hayvanı tanımamanızdan kaynaklanıyor.

terrier daha önce de söylendiği gibi bahçede bakılacak bir cins değil.
o ev köpeği ve bahçede yaşadığı için psikolojisinde bir sorun olduğu belli.
üstelik zaten ergenlik döneminde.
yani, "sevdirmiyor zaten" diye yaptığınıza devam etmeyin.
sevdirmemesinin, böyle hırçın ve yabani olmasının sebebi yalnız kalması.

çoğu insan köpek bahçede yaşar falan diye düşünür, ama terrier gibi cinsler ve hatta bütün köpekler insanla birlikte evrimleşmiş, insana özel olarak evcilleştirilmiş hayvanlardır.
yani insana ihtiyaç duyarlar.
o yüzden yalnız kaldıklarında psikolojileri bozulur, kafalarına göre takılırlar.
sokak köpeklerinin çoğunda aynı hırçınlığı görebilirsiniz.

burada tilkiden ya da kurttan bahsetmiyoruz.
direk olarak insanla bağı olan bir hayvan söz konusu.
onun ihtiyaç duyduğu şartları sizin sağlamanız lazım.

eğitim konusunda bir şey bilmiyor olabilirsiniz, ama dediğim gibi bununla ilgili kitap okuyup, internette araştırma yapabilirsiniz.
umudu kesip hayvanı bırakmayın elbette.

adını söyleyince aksiyon ya da normal durumlarda saygı beklemeniz normal.
ama iletişim sorunu yaşadığınız çok belli.
köpekler direk olarak dünyaya sahiplerine saygı duymaya programlanmış olarak gelmiyorlar.
yani iyi eğitimli ve aile içinde büyüyen bir çocukla, sokakta kimsesiz büyümüş bir çocuğun psikolojilerini ve davranışlarını karşılaştırın.
siz nasıl davranacağınızı bilirseniz, ondan da öyle karşılık alırsınız.
yani çocuğun aileyi değil, ailenin çocuğu eğitmesi gibi.

aile ne verirse, çocuk normal şartlarda onu alır.
dolayısıyla siz köpeğinize ne verirseniz, karşılığını da ona göre alırsınız.

gerekirse profesyonel bir eğitmene başvurun.
ama bunun dışında sevin, oynamaya çalışın, birlikte yürüyüşe çıkın, bir şeyler paylaşın.

edit:
mamasını geç vererek eğitmeye çalışmayın.
bu eğitme yolu değildir.
tam tersine, seveceği bir şeyler verin.
yanında yemek yiyin, yediğiniz şeyden ona da biraz verin.
bol bol konuşun, ilgisini çekecek bir şeyler yapın, size yanaşmasını sağlayın.

oyuncak, top, veterinerlerde satılan kemirme çubukları gibi şeyler verirseniz ayakkabıları falan rahat bırakır muhtemelen.
eğer gerçek kemik verecekseniz asla pişmiş kemik vermeyin, kasaptan alıp çiğ olarak verin.
pişmiş kemik sertleşir ve çatallaşır.
tavuk, kuzu, dana hepsinin kemikleri için geçerli.
çiğneme sonucu kırıldığında hayvanın bağırsaklarını ve midesini delme ihtimali çok yüksek olur.

birlikte yürüyüş yapmak (tasmalı olarak) köpeklerle sahiplerini çok yakınlaştıran bir şeydir mesela.
günde 15 dakika bile yeter.

11 yıl önce bir terrier aldım. 17 yaşındaydım. önceden bir terrierim daha olmuştu ama bütün ihtiyaçlarıyla ben ilgilenmedim. istanbula yatılı gittim anneye kaldı vs.. öyle sevdim sadece..

neyse, sonra bu yeni arkadaşı alınca işler karıştı. herşeyiyle ilgilenmem gerekiyodu ama kendi başımın çaresine zor bakıyordum. neyse uzatmadan şunu diyeyim. çok hatalar yaptım, heryere işeyip duruyor diye kıçına tekme de attım. şimdi bakınca nasıl yaptım diyorum ama işte oldu...

şimdi 12 yaşında ve hala benimle ve çok mutlu. bilmeyenlere ilginç gelir belki ama köpek tarafından eğitildim..bizim koşullarımıza uyum sağlamalarını onlara dayatıyoruz. ama onların doğasında yere işemek veya masadan yemek yemek yanlış değil. biz onlardan bunu istediğimiz için, onlar da önce afallıyorlar, sonra yapmamalarını istediğimiz şeyi anlayıp ona göre davranıyorlar.. ama sonunda yapıyorlar ne istiyorsak.

yani , son olarak, böyle insanlar diye birşey de yok. sen en azından şuraya yazıp sormuşsun merak etmişsin, ben onu da yapamadım.

en güzeli, şimdiden bu bilinçlenme işine girişmen ve onu sevmen. bahçede olması da sorun değil. hatta bence daha iyi, bizim oralarda köylerde sokaklarda bahçelerde terrier dolu, sadece sıcak, rahat bir yeri olsun. ama sonradan eve alma gibi bir planın varsa tuvalet eğitiminde zorlanırsın..böyle..

neyle besliyorsunuz?
son zamanlarda olduğunu söylediğiniz için muhtemelen beslenmesiyle değil, mevsimle ilgili gerçi.

aşırı stres yaratacak bir durum yoksa psikolojik de değildir.
büyük ihtimalle mevsimden kaynaklanıyor.
isterseniz tıraş ettirebilirsiniz.
yapılacak başka bir şey yok.

Bantla her yerini koli bandıyla, mis gibi.

normal tarak yerine furminator tarakları kullan, sık sık tara. işe yaramazsa, belki onu strese sokan bir şeyler vardır, bunu çöz. bu arada kediyi tıraş ettirme, bir de bunalıma girmesin hayvancağız.

yılda 4, bazen daha fazla olur.
ama eğer yeni çıktıysa 20 mart'a kadar tekrar edeceğini sanmıyorum.
veterineriniz gelir gelmez yaptırırsanız bir sorun olmaz bence.

değil. bc'si değişiktir, lens sorunludur yada gözündedir problem.

"olmaması" derken battığı için gözü rahatsız etmesini mi kast ediyorsunuz?
evet, bir göz rahatken, diğerinde batma olabilir.
ama batma yapmasının bir sürü nedeni var.

ya lens yeterince temiz değildir ya araya toz, kir vs. girmiştir ya gözünüzde bir sorun vardır ya lensi ters takmışsınızdır vs vs.

bende batma yaptığında çıkarıp tekrar solüsyona koyup, tersini takmayı deniyorum.
yani oluncaya kadar uğraşıyorum.

ama mesela bazı markalar bende sürekli olarak batma yapıyordu, memnun kalmamıştım.
markayı değiştirdim, sorun düzeldi.

takmak için baya uğraştım kirlenmiş de olabilir, ters de takmış olabilirim

ilk takışta bi gözde acı yapıyordu kullanırken. 10 dakika sonra filan geçmezse gözümü kapatıp parmağımla oynuyordum. "Yerine oturunca" sorun kalmıyordu.

uğraştıysanız veya ters döndü ise tekrar takmadan önce bir süre solüsyonda dursun.

mümkün, ters takmış ya da oturtamamış olabilirsin. biraz oynayınca oturur.

koşu, yürüyüş, yoga, meditasyon, duş ilk aklıma gelenler.

güzel bir kahvaltı.

güzel müzikler aç öncelikle, sonra blatta hiberna da dedikleri +1
kahvaltı + çay, kahve, bitki çayı, portakal suyu vs.

tekrar geri yatılabilir. işe gitmeden 1,5 saat önce kalkıp da o mutlulukla tekrar uyumak gibisi var mı a dostlar? :)

spor duş kahvaltı

ben böyle erkenden uyanırsam güzel bir müzik açıyorum, bir de bitki çayı hazırlıyorum kendime, akşam için yemeği falan pişiriyorum. akşam gelince hazır bulmak gibisi yok.

aslında tarz açısından pek aynı olmasalar da, kiss kiss bang bang diyorum.
muhtemelen izlemişsinizdir gerçi.

guy ritchie filmleri rocknrolla, snatch falan

blatta hiberna izledik teşekkürler.

i.imgur.com

gereksiz.

O kadar aptalca ki kelimeler yetersiz kalıyor. Hatta isterlerse oraya telefon değil de son model bir laptop ya da hubble teleskobu yapıştıralım, yetmez çünkü.

vitrinlerdeki tv'lere versinler görüntüyü. evsiz yada çöp toplayanların işine yarar belki.
ayrıca bunun bi üstü klozet kapağıdır. bu da en az onun kadar gereksiz.

neden gereksiz, aptalca? biraz daha açar mısınız? mesela insanları bilinçlendirmek adına faydalı bir şey olamaz mı?

"O kadar aptalca ki kelimeler yetersiz kalıyor."

Sade'ye katılıyorum.

Net aleminde gördüğüm en saçma icatlardan. Sade +1

sıçtığımızın_resmidir.jpg facebook'ta paylaş!

-çok güzel sıçmışsınn karşim. (Y)
-canım yhaa.. (L)
-doktor: biraz daha posalı şeyler tüketin hilmi bey eheh!!11


cevap: bok gibi.

bunu görüp de biliçlenecek varsa, hiç uğraşmasın ayırmakla. insanlar ne kadar meraklı oldu 'sosyalleşmeye'.

insanların sosyal davranış bozukluklarına kılıf uydurmada sınır tanımadıklarını düşünüyorum, ne düşüneceğim?

hayatımızı bu kadar internete yaymak değil, hayatımızı bu kadar internette yaşamamalıyız zaten.

hafta içi çok çalıştım diye hafta sonu keyif yapayım, bir kere de keyfimden sabahlayayım dedim dün gece.
duyuruya çok takıldım, şu anda fast food yemişim gibi bir his var içimde, muhtemelen 3-4 gün acil bir şey olmadıkça yazmayacağım.

belki benimki de anormaldir, ama her şeyden önce bu "yorucu" ya.
yani ben bu hafta sonu kendimi hiç dinlenmiş hissetmiyorum mesela.

buna bir insanın "yetişebilmesi" için çok çok çok ciddi kafayı bozmuş olması lazım.
yani bu kadar akışa kapılabilmek, bir şeylerin ters olduğuna işaret ediyor.
yahu dün burada takılırken bir baktım sabah oldu.
sürekli bu şekilde hayatının kontrolü elinde olmadan, akan zamanın farkında olmadan, hiçbir işe yaramadığını bilerek nasıl yaşanır?
boşuna herkes sinir hastası değil.

black mirror'ın hayata geçmiş hali. facia.

benzer bir olay klozet kapağı için yapılabilirdi :)
www.ratemypoo.com

allah herkese 93 yaşına kadar böylesi sağlıklı ömür yaşamayı nasip etsin vallahi maşallah dedim şurada kaç kere.

-pek iç açıcı şeyler söylemez hekimler bu konuda, bence daha fazla kurcalama. yaşa gör.

1- yaşlı insanlarda o tip kırıklardan sonra maalesef doktorun dediği gibi oluyor. çevremden en az 4-5 örnek verebilirim buna. ha, ama mesela 4-5 kere böyle şeyler başına gelmiş olan 80'li yaşlarda bir akrabamız da var.

2- hemen yürütüyorlar, artık basit o ameliyatlar çünkü.

3- ameliyat süreci kolay olur diye düşünüyorum, çünkü dediğim gibi artık bu ameliyatlar çok kolay. ama karşınızda 93 yaşında biri olduğu için ne derece hızlı bir iyileşme sağlanır bilemiyorum. genelde ameliyattan değil, sonrasındaki güçsüzleşmeden sorun çıkıyor. ama doktor falan olmadığım için bilinçli konuşmuyorum yani.

çok geçmiş olsun, umarım konuştuğumuz gibi olmaz.

belli bir yaştan sonra narkozun etkisini kolay atlatamiyor insan. siz kendinizi en kötüye göre hazirlayin. operasyon sonrasi hemen ayaga kalkip yürümesi biraz zor olur, uzun sure iyi bakim ve yardim ihtiyaci olabilir. kalca tüm hareketin merkezi, oldukca büyük özen gerektiriyor.

gecmis olsun. ne yazik ki yaslilarda kemik dansitesi iyice azaldigi icin bu tür kırıklar cok sık rastlanıyor. doktorunuz neredeyse rutin bir operasyon yapacak. o yönden endise etmeyin. post operatif bakim önemli.

Ananem ayni ameliyati 93 ve 95 yasinda olmak uzere iki kere gecirdi. Kalp tansiyon hicbir fiziksel saglik problemi olmadigi icin gayet basarili atlatti ameliyatlari; kisa zamanda yurudu de. Belki tesaduftur bilmiyorum ama ikinci ameliyattan sonra demansi cok artti. Yasla da alakali olabilir tabi; simdi pek cok kisiyi tanimiyor filan, kafasi karisik. Bu yasa gelmis yapacak da birsey yok tabi.

6 ay geçti bu duyurunun üstünden..
bilgilendirme amacıyla kendime cevap yazmış olayım.

çapa'da oldu bu ameliyat ve şu an dedem walker kullanmadan tekrar yürüyebiliyor. çok hafif bir ağrısı var ama şükrediyor, daha dikkatli. allah uzun ömür versin.

1 ile ilgili hala bir bilgimiz yok haliyle. takdir i ilahi. 2 ye gelirsek, hemen olmasa da bir süre walkerla daha sonra da walkersiz yürüyebildi. ama bu aylar aldı. 3 zor süreç bakan için ama korkulcak da bir şey değil.

şu aralar 11-12 saati buluyor. işsizim de...

allaha emanet uyuyorum :) bugün 5 saat uyicam mesala. 4-5 ile saat ile 14-15 saat arası değişiyor :)

8-9

5-6 saat en sansli günümde.

6 ila 8 saat.

hafta içi 5-6 hafta sonu 10-12

7-8 arası

dört beş.

4-5 saat uyuduğum, sabahladığım ya da 10saatten de fazla(sabahladığım günden sonraki gün genelde) uyuduğum oluyor.


ortalama 6 civarı ama...

pazar hariç 6 saat pazar 8 saat

kesintisiz 5. 1 saat de yatakta dolanma ve snooze ile geçiyor.

2-12 arası. ertesi güne bir işim olmadığı veya kafaya takacak bir derdim olmadığı müddetçe uyuyabildiğim kadar uyurum. ama çoğunlukla oluyor.

7

Tek off günüm hariç 6.

vallahi çalışmıyorum. hiç yorulmuyorum. 8 saat maksimum uyuyabiliyorum. haftada 1 gün filan abarıp 10 saati buluyor sadece.

6-8 arası.

7-8

2-8 saat arası

8 ama hep 7,6 falan düşürmek istiyorum birtürlü olmuyor neden?

h.içi 5.5 ila 7.5 saat.
hafta sonu 9.5 - 12

korkarak kitlenirsen etmez (salgıladığın hedelerden hissediyorlar)
üstüne yürü demiyorum ama bağırarak ve koşarak sana gelen bi köpeğe, bağırarak ve hamle yapacakmış gibi karşılık vermelisin. cüsse olarak büyüktür her zaman insan. köpekler de (koruduğu özel alanına filan girmediysen) sırf psikopatlık olsun diye kendinden büyük bişeye saldırmaz durup dururken... yüksek ses çıkarınca meydan okumuş olursun ve cesaret edemez sana yaklaşmaya

saldırganlığa meyilli olduğunu farkettiğiniz köpek gördüğünde adımlarınızı yavaşlatmak epey etkili oluyor. durmak nasıl bir etki yaratıyor bilmiyorum, hiç denemedim. fakat adımları hızlandırınca acayip işkilleniyorlar ve saldırganlıkları artıyor.

ek olarak, köpeğin burnu çok hassas yeri. olur da bir şekilde size saldırırsa, burnuna sert bir darbe indirirseniz bu köpeği çok sersemletecektir, hatta darbenin büyüklüğüne bağlı olarak bayılabilir de.

size zarar verme amaçlı (bazıları oynamak için atlar üstünüze çünkü, ondan belirttim) üstünüze atlamış bi köpeğin burnuna vurmaya çalışırsanız, muhtemelen o kolunuzu havada kapar ve çeneyi de kitler. bence yapmayın...

gerçi bi köpeğin bu kadar tahrik olması için, koruduğu alana (eve bahçeye vs) girmiş veya sahibine lölö yapmış filan olmanız lazım. o kadar da zorlamazsınız şansınızı bence :)

kedigillerde denildiğine göre elleri havaya kaldırıp bağırarak veya ağzı açıp sesler çıkararak üstüne yürümeniz gerekiyormuş. video aradım ama bulamadım. puma tadama doğru sokuluyordu hızla adam kolları açtı hayvan gibi bağırmaya başladı kedi durdu önce kafayı eğgi pusuda bekler gibi adam adım attı kedi sindi sustu adam adım atıp kükrer gibi brutale girdi kedi yana hareket etti sonra ufak daireler çizdiler birkaç adım sonra kedi döndü hızla gitti. nedeni ise cüsseni büyük göstermek için ellerini kaldırır ve bağırırsan senin saldırma ihtimalini düşünerek geri dururmuş ancak erkek aslanlar ve bir kaç şey için bu yemiyormuş.

köpek videodaki goril de dahil sanırım birkaç tür ise tam tersi tepkisiz kalınmasına karşılık ataktan vazgeçiyorlar. birkaç defa başıma geldi gece yürüyüşlerinde köy ve orman içi yollarda birkaç kişi olarak yürürken vahşi veya çoban-köy köpekleriyle karşılaştık. deli gibi havladılar ancak göz teması kurmadan umursamadan geçtik. eğer sağlı sollu geçiyorlar ve yürüdükçe bağırıyorlarsa durduğumuzda şaşırıyorlardı. sessizleşiyorlardı. bağırdıkça durduk havladıklarında gitmeyeceğimizi farkedip bizi kovmak için bağırıyorlardı. ancak yolunuzu kesmeye çalışan bir köpek ise o durumda durmanın anlamı yok. o alanını savunmak için saldırmayı göze alıp karşınızda duracaktır. bu noktada elleri kaldırmak vs tehdidin büyük olduğunu belirtir ve çoğu köpek mücadeleyi tercih eder. sadaket ve değerler doğrultusunda sanırsam. bu yüzden her durumda durmak işe yaramaz.

bu durum vahşiliği arttıkça değişken oluyor. örneğin yaban domuzları cüsselerine güvendiklerinden çok büyük gürültü kükreme vs duymazlarsa karşısındaki insana saldırmaktan çekinmez. ellerinizi kaldırmanız falan da işe yaramayacaktır. zaten hayvan bodoslama koşuyor oluyor. bu durum için önerilen şey orman içi ise çeviklik farkından yararlanmak. domuz sizden hızlı koşar ancak hantaldır cüsseden dolayı. bu yüzden zigzag koşmak ve ani yön değiştirmek işe yarar derler. yine görüş açılarından ve gözlerinin konumlarından dolayı geyik vs gibi türkler için bu zigzag durumu geçerli.

kaynak:sayısız köpek karşılaşması 5 defa yabandomuzuyla karşılaşma 1 defa koşmak zorunda kalma tahminen tilki falan da birkaç sefer oldu. bir defa kurtla karşılaştım ama kurtlar da tek gezmezler diyerek tabanları yağladım asla durup bakmadım bilemiycem o yüzden. ha bir de ilk kedi-aslan-puma tarzı şeyi yaşamadım umarım da yaşamam. ters tepme ihtimali mevcut.

göz teması kurmamak çok önemli.
göz teması kurmayın ve mümkünse rahat bir enerjiniz olsun.
yani onun farkında bile değilmiş gibi sakin bir şekilde geçip gitmeye bakın.
köpekler arkadan saldırmazlar.
genelde ya kendi bölgelerine girildiği için kendilerini tehdit altında hissettiklerinden ya da sahiplerine bir şey yapıldığı için saldırırlar.

sokak köpeğinden bahsediyorsak zaten sahip durumu söz konusu olmaz.
ya alanına girmişsinizdir ya da elinizde, üstünüzde tehlikeli olduğunuzu düşündürecek bir şey vardır.
mesela köpekler çarşaflı kadınlardan, çöp toplayan adamlardan, çok yavaş yürüyen bastonlu dedelerden vs genelde hoşlanmazlar.
çünkü hepsinde normale göre bir tuhaflık var.
böyle şeylerden huylanırlar.

yani aslında hiçbir köpek gelip durup dururken kırt diye ısırmaz.
havlayan değil, hamle yapmak için pozisyon almış, hırlayan köpek daha tehlikelidir.
havlarsa sizinle konuşuyor, gitmenizi istiyor, uyarıyor vs demektir.
tehdit olmadığınızı anladığında zaten peşinizden gelmez.

bunun dışında eğer sürüyle karşılaşırsanız lideri sakinleştirin, hepsi sakinleşir.

köpeklerle konuşmak da çok işe yarar, ama gerçekten çok soğukkanlı ve köpekleri seven-tanıyan biri olmanız lazım.

mesela vücut dili konusunda cesar millan'ı (the dog whisperer/köpeklere fısıldayan adam) izleyip çok şey öğrenebilirsiniz.

hocam cesur bir adam değilimdir. ama bir defa yanlışlıkla bir köpeği sinirlendirdim. hırladı, dişini gösterdi. %99 ısıracaktı. bi karar vermem gerekiyordu.

ben de kararı verdim. köpeğe doğru hareketlenip sesler çıkardım. vücudumu da ona doğru eğdim meydan okurmuşçasına. valla yaptığıma o an ben bile inanamıyordum, köpeğe hırlıyordum resmen.

birkaç saniyede pıstı hemen. ben de hiç bozuntuya vermeden uzaklaştım.

belki saldırgan huylu bir köpek olsaydı tillahımı sikerdi bilemiyorum.

@kamera motor:

köpeğe yüz yaklaştırmak meydan okumak demek oluyor.

insanlar da böyle mahalle kavgalarında falan alınlarını yaklaştırır hatta.
pes eden taraf o olmasaymış, dediğiniz gibi bir sonuç oluşabilirmiş.

o yüzden tanıdığınız bir köpek olmadıkça, hatta kendi köpeğiniz olmadıkça oyun oynarken bile yüzünüzü pek yaklaştırmayın.

bir de derler ki herhangi bir canlı - insan hariç hayvan türlerinin tamamı için geçerli - yüzün olduğu uzvu boynu yere yaklaştırmak yani başı öne eğmek anlam ifade ediyor.

-ilki göz teması kurmadan, demek oluyor ki itaat ediyorum. lider alfa karakter sürü içindeki tensiyonu burdan kolaçan edermiş. diğeri ise göz teması kurarak, bu da saldırı planlaması imiş. zaten pusu kurmuş yere saldırma moduna girmiş hayvanlarda vs görülüyor açıkça. yüzün yüze yaklaştırılması da yine bu yüzü eğmeyi gerektirdiğinden o anlama gelebiliyor.

başın havada olması ise insanlarda küçümseme ve diklik iken insan haricindeki hayvanlarda durum farklı. bu biraz dostça bir ifade oluyor hatta kimi zaman cinsel talep. yavru köpeklerin oyunlarını izlerseniz birbirlerini ısırmalarına rağmen boynu açıkta tutup niyetlerini belli ettikleri gözlenebilir.

çömmek işe yaramıyor bu arada ekleyeyim.

bir de babamın acayip ilişkisi var köpeklerle anlamış değilim. ben uzak durur veya dediklerimi uygularım ama babam umursamaz. havlayarak yırtınan köpek varsa patır patır yanına yürür "ulan eşşek ne bağrıyon kulağımın dibinde hıyar ağası" der kalın sesiyle. köpeği döver gibi sever başına pat pat vurarak. köpek ondan sonra ayrılmaz peşinden babamın. ben yaklaşsam direkt hırlar.

bunla ilgili teori ise köpeklerin vahşi geçmişlerinde ve içgüdüsel durumlarında lider köpeğe ihtiyaç duymaları. yani beta karakterlerin karşısında emin duruş onların güvenini ve bağlılığını kazandırmaya yarıyor. ha sürü lideriyle karşılaşır da aynısını denerseniz sizi tehdit olarak görüp bu davranışınızı düello olarak alabilir. bilemem.

şimdi şöyle düşünelim; bir eve taşınacağınız zaman bir aylık kirayla depozitoyu verir, eve öyle taşınırsınız.

önce kirayı verir, sonra oturursunuz.
yani oturulacak olan ayın kirası ödenir bu durumda.

@blatta hiberna ben de öyle biliyorum.

hayır o şekilde olmuyor. Kirayı, tuttuğunuz günden bir sonraki 30 güne kadar olan süre için verirsiniz. Verdiğiniz depozito evden çıkarken ev sahibinin evde gördüğü eksiklikleri paraya dönüştürmek için istediği para.

@sforza: ben ev tutulduğunda ne yapıldığını düşünerek yazdım. depozitonun ne demek olduğunu biliyorum.

sonuç olarak kirayı sonraki 30 gün için ödüyoruz.
"ben evde 30 gün oturayım, sonra ödeyelim kirayı." demiyoruz.

www.rnceus.com
olmaz demiş

olmaz herhalde.
bence kendinizi ağlatmaya falan çalışın, gözyaşınızla bir kısmını atabilir belki.

ayrıca ahkam kesmek gibi olmasın, ama el kremiyle makyaj çıkarılır mı yahu?
bari hiç değilse acıbadem sütü kullanın, cildinize yazık.

en fazla gözünün içinde baloncuk gibi şeylerden (adını bilmiyorum)çıkar. geçmiş olsun. gözün hassas demekki bende çoğu zaman üşengeçliklen ıslakmendil- el kremiyle çıkarıyorum ama gözümde baloncuklaar çıkıyor. garnierin hassas göz makyajı temizliyecisini öneririm.

Ben zaten oldukca hassas biri oldugum icin goz temizleyici kullanirim. Hatta onun da hassas gozler icin olani lancome kullaniyorum. 24 yasindayim ilk kez kremle cikarmak zorunda kaldim anneannemde kalmistim dun. Neyse icime su serpildi tesekkurler.

anlattığınız şey tam olarak o değil, ama bir ihtimal tabldot olabilir mi?

kumanya?

(bkz: azık )

yolluk? diyerek olaya başka bir boyut kazandıracağım.

diyet? (yok artik)

hiçbiri değilse; çıkın?

normalden daha fazla yağlı yiyecek tüketme, normalden daha fazla stresli bir dönemde bulunma ya da hormonal herhangi bir değişiklikten olabilir sanırım.

yine de bence bir dermatologa görünün.
nedenini de nasıl geçeceğini de en iyi o bilir.

bir süreliğine beslenmenize biraz daha özen gösterirseniz toparlanır belki.

arada bana da oluyo o. saçını uzatıyo musun son zamanlarda? alın güneş almayınca öyle oluyo heralde, ben kestirince azaldı bayağı. ama keşke kestirmeseymişim yani uzundan sonra kısa çekilmiyo hiç.

her gün ya da en geç 2 günde bir banyonu eksik etme, alnını da sabunla biraz moruk.

@hjarteblot bir sene oldu uzatmaya başlayalı. ilginç bir olay :)

brave vardı izlemediyseniz.

Ağlatmasın @Johnricksen, güldürsün :)

Sağol ama.

www.imdb.com

şu an bunu indiriyorum. belki işine yarar. Rise of the Guardians, ayrıca şuda vardı Otel Transilvanya türkçesi yeni çıktı.

(bkz: wall-e)

(bkz: up)

(bkz: ronal barbaren)

finding nemo.

selvi boylum al yazmalım
devlerin aşkı
dila hanım
eşkıya
tatar ramazan

nasıl unuturum; "sevmek zamanı" en birincisi

vesikalı yarim

menekşe gözler

ah güzel istanbul.

ah güzel istanbul
düttürü dünya
ağır roman
her şey çok güzel olacak
ofsayt osman

yukardakilerin hiç biri.

ha evet biri yaklaşmış.

gece melek ve bizim çocuklar
aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeni
gizli yüz
sevmek zamanı

Züğürt Ağa

dokuz

tabutta röveşata

uçurtmayı vurmasınlar.

yazgı.

kült olamamış ama kült niteliğinde bir film: gölge oyunu.

bu filmi tanıtma ve yaşatma elçisi gibi bir şey oldum artık ben.

hababam sınıfı

Neşeli günler
Sevgili Dayım

yilanlarin ocu

kötü aile kızları modern olur genelde.

2. şık dışında aradığın özellikler gayet düşük seviyede, her yerde bulabilirsin bu tür kızları. Modern demişken burada ve ekşide çok var, aşırı modernler hem de.

öyle birini bulursan haber ver de birlikte...

işe mi alıcaksın sevgili mi olucaksın?

3 dil biliyorum ve en azından 1 yabancı dil bilmeyen biri ile anlaşamadığımı gözlemledim.
İşe almak için söylemiyorum yani..

Notre Dame mezunu olduğumu zaten söylemiyorum.

yer söyleyemem, ama insan arayınca bulamaz genelde.
rahat olmak lazım.

trt'nin kantinine takıl panpito

bunların tamamı çok zor bebeğim. yani nokta atışı yapmak lazım hepsini bir potada bulabilmek için.

türk sanat musikisiyle ilgilenen kız arkadaşlarım var ama modern-yabancı dil olayları yok.

modern-yabancı dil olup musiki seven hatun sayısı bi hayli az. musiki seven hatun sayısı zaten az, bi de rahatını aramak; nebliym, amiyane tabirle am bulup kıllısını aramak gibi.

ilk gençlik yıllarını musiki cemiyetinde amcalarla teyzelerle falan geçirmiş rahat sadece bir hatun tanıyorum, tiyatrocu. onun da sevgilisi var :) sanıyorum daha sosyal ortamlara girmen lazım. çok sosyal. entel gibi ama elitist değil de hani makul enteller. puha neler dedim :) neyse, tiyatro ortamlarını hep renkli bulmuşumdur.

ben mesela türk sanat müziğini zamanla sevdim. senin yaşındayken dinlemezdim. evde çok çalardı trt falan aşinaydım da bazı klasikleri sevme ihtimalim olduğunu düşünmezdim. da sonra bişeler oldu fln. yeeaani kısmetse aşık olacağın kız şu an musikiyle tanışmamış olabilir. ama kafa olarak, müzik türlerinin iyisi kötüsü yoktur, az emek-çok emek vardır diye bakabilecek bir hatun olmalı. bence.

o yüzden olasılıkları biraz daha geniş tutmak lazım.

marketten. çaykur'un yapraklı çayları var.

ahanda bunu alıyoz.

www.noon.com.tr

ben tanıdığım ve güvendiğim bir aktardan alıyorum.